Padişahlar Hakında Resimli Bilgiler
 



Osman Gazi Yönetimi (1281 - 1324)

Doğumu: 1258
Ölümü: 1324


Ertuğrul Gazi H. 680/M. 1281'de ölünce oğlu Osman Gazi kabilenin beyi oldu ve bu durumu Selçuklu Sultanı da onayladı.

Osman Gazi de babası gibi gaza ve savaşı kendine uğraş edinmekle gitgide değeri, ünü ve gücü artarak ardı ardına Karacahisar, Bilecik, Yarhisar ve İnegöl kalelerini ele geçirmiş ve Yenişehir'i görkemli ve sağlam yapılarla süsleyip kendine başkent edinmişti.

Selçuklu Sultanı II. Alaeddin, Eskişehir'i ele geçirdiği memleketlere katıp hepsini bir sancak sayarak Osman Gazi'ye verdikten sonra özgürlük ve beylik alameti olan davul ve bayrak da yolladı ki böylece Osman Gazi'nin şan ve şöhreti parlayıp yüceldi. Selçuklu sultanı Alaeddin'in yolladığı ferman ile Osman Gazi'nin buna cevabı "Feridun Bey Münşeatı"nda yazılıdır.

Osman Gazi anlattığımız gibi bir sancağın valiliğini elde ettikten on oniki yıl sonra, İran Moğolları denen İlhanlılar, Selçuklu Sultanlığı'nı tamamen ortadan kaldırınca, Selçuklu beylerinden Germiyan Oğlu Kütahya'da, Karesi (Balıkesir), Saruhan (Manisa), Aydın ve Menteşe (Muğla) ve Hamit (Isparta) Oğulları adları ile anılan yerlerde, İsfendiyar, Ramazan ve Zülkadriye Oğulları, Kastamonu, Adana ve Maraş bölgelerinde zamanla bağımsızlıklarını ilan ettikleri gibi Osman Gazi de M. 1299 yılında adına hutbe okutarak kendi bölgesinde bağımsız oldu.

Tebriz'de hüküm süren İlhanlılar tarafından, daha önce Selçuklu Sultanlığı'nın başına genel vali atanmış olup Kayseri'de oturmakta bulunan Ertana Bey, Selçuklu Sultanlığı'nın yerine mirasçı olmak hevesine kapılmış ise de yukarıda adları geçen Selçuklu Beyleri kendisine baş eğmemişler, üstelik Karaman Oğulları, Konya'da hükümet kurmuşlardır.

Daha sonra İlhanlılar da dağılıp parçalanınca bu Moğol Hanları'nın Anadolu durumu ile ilgilenme gücünü yitirmeleri üzerine adı geçen Ertana Bey, elindeki birliklerle Selçuklu Beylerini itaat altına alamayacağını anlayarak Kayseri ve çevresinin yönetimi ile yetindiğinden kaderin gidişi, Anadolu'da beyliklerin ortaya çıkmasına yol açtı.

Bundan sonra Osman Gazi, ölüm yılı olan 1324'e dek yavaş yavaş Bursa, Kocaeli ve çevresini ele geçirip Bursa'yı kendine başkent yapıp kale içindeki "Ak Künbed" adındaki manastırın içine gömülmesini vasiyet ederek bağımsızlığını ilan edişinden 24 yıl sonra ve 66 yaşında öldü.
Orhan Gazi Yönetimi (1324 -1362)

Doğumu: 1281
Vefatı: 1362


Osman Gazi'nin ölümü üzerine oğlu Orhan Gazi, babasının yerine tahta geçti. İki yıl sonra İzmit ve Hereke Kaleleri ele geçirilip büyük şehzade Süleyman Paşa'ya verilmiş ve H. 731/M. 1331 yılında, uzun süredir kuşatılmış bulunan İznik şehri alınıp bir süre için başkent yapılmıştır.

Şehzade Süleyman Paşa, Bizanslılar elinde bulunan Taraklı Yenicesi'ni ele geçirmek amacıyla yola çıktığında, adaleti ve doğruluğu her yerde duyulup bilindiğinden, ahalisi kendiliklerinden bağlılıklarını bildirdikleri gibi Mudurnu ve Göynük hakimleri (beyleri) de boyun eğmek zorunda kaldıklarından buraların ahalisi cizyeye bağlanarak yerlerinde bırakıldı. Orhan Gazi de bir aydan çok bir süredir kuşattığı Gemlik kalesini ele geçirdi.

Şimdiye dek Müslümanlar elinde bulunan bölgelere hiç saldırılmamış iken Selçuklu Emirlerinden Karesi valisi bulunduğu sırada ötekiler gibi bağımsızlığını elde eden Aclan Bey ölüp, Orhan Gazi'nin yanında bulunan oğlu ile babası yanında olan öteki oğlu arasında tahta çıkma yüzünden ortaya çıkan düşmanlık ve birbirini öldürmeler, Karesi Sancağı'nın Osmanlı yönetimine girmesi sonucunu doğurdu ve bu sancak, şehzade sultan Murad'a verildi.

H. 738/M. 1338 yılına dek Bursa, İzmit ve Bolu sancaklarında bulunan hıristiyan toprakları tamamen ele geçirilip Osmanlı sınırı, Üsküdar çevresindeki Kartal'a ulaşmış ve Anadolu yakasında yalnız Alaşehir ile Biga Kalesi, Bizanslılar elinde kalmıştı.

Bundan sonra H. 758/M. 1357 yılına dek, tarihlerde savaşa dair hiç bir bilgi olmadığına göre bu süre içinde devlet temellerinin sağlamlaştırılması ve yüceltilmesi işlerine önem verildiği tahmin edilmektedir.

Tarihlerde ayrıntıları ile bildirildiği üzere şehzade Süleyman Paşa, emrinde bulunan gazilerle H. 758/M. 1357 yılında Rumeli yakasına geçip Gelibolu, Dimetoka ve Burgaz taraflarını ve Muarız Körfezi'ni Bizanslılardan alıp Bolayır kasabasını Emirlik merkezi yapıp ülkenin genişletilmesine çalışmakta iken avlanma sırasında attan düşüp öldü.

Böylece Rumeli'de bulunan Türk birlikleri komutansız kalınca Bizans, Bulgar, Sırp ve Eflak beyleri birleşip 30.000 kişilik bir ordu ile denizden ve karadan saldırıya geçmişlerse de Allah'ın yardımı ile tam bir yenilgiye uğradıklarından bu başarı Osmanlıların Rumeli'de yerleşip tutunmalarını sağladı.

Bu olayın sonunda yani 1362 yılı içinde Orhan Gazi 81 yaşında ve tahta geçişinin 38. yılında Bursa'da öldü.
I. Sultan Murad (Murat Hüdavendigar) Yönetimi (1367 -1389)

Hüdavendigar Gazi lakabı ile ün salan I. Sultan Murad, 1362 yılında, babası Orhan Gazi'nin yerine tahta geçti.İlk işi, ordusu ile yürüyüp Ankara Kalesi'ni, Selçuklu Beyleri kalıntılarından olan Ahiler adındaki zorbaların elinden almak oldu. Bundan sonra büyük bir ordu ile Rumeli yakasına geçip Çorlu'yu savaşarak, Lüleburgaz'ı barışla ele geçirip Edirne hakiminin, Osmanlı ordusunun ilerlemesini önlemek için yolladığı orduyu Sazlıdere adlı yerde bozguna uğratıp Edirne Kalesi'ni aldı.

Daha sonra Rumeli Beylerbeyisi atanan lalaları Şahin Paşa (öl. 1375) ve beylerden Evrenos Bey (öl. 1417) yanındaki birliklerle Zağra ve Gümülcine bölgelerini Osmanlı ülkesine kattıktan sonra Lala Şahin Paşa Edirne'de bırakılıp Padişahın ordusu başkent Bursa'ya geri döndü.

Bundan sonra, beylerbeyi Lala Şahin Paşa'nın himmetiyle Filibe Kalesi alınınca, hakiminin yakınması ve kışkırtmasiyla Sırp, Eflak, Bosna ve Macar Kralları, Türkleri Rumeli'den sürüp çıkarmak üzere aralarında anlaştılar.

Murat Han, bunların 50 - 60 bin kişilik bir ordu ile Edirne'ye doğru saldırıya geçtiklerini duyunca, korunma amacıyla Bursa'dan yola çıkıldığında Hacı İlbeyi (öl. 1363) adındaki gözü pek komutan, düşmanın durumunu öğrenmek için sekiz on bin kişilik bir birlik ile öncü olarak yollandı.

Hacı İlbeyi, Sırp Sındığı adıyla meşhur ovada bulunan müttefik düşman ordusu yakınlarına, karanlık bir gecede onların yakınına gelerek, çokluklarına güvenerek kimi sarhoş, kimi uykuya dalmış, tedbirsiz bir durumda olduklarını öğrenince Yaradan'a sığınıp birden bire üzerlerine saldırdı; düşman ordusunu perişan etti; içlerinden hemen hemen pek azı kurtulabildi.

Bu sevinçli haber Murad Hüdavendigar Gazi'nin Rumeli yakasına geçmesinden önce duyulduğundan çok kıvanç duyup Biga Kalesi'ni Bizanslılardan alıp başkent Bursa'ya döndü.

Bu kez İstanbul İmparatoru'nun gemilerle Yalakabad kıyılarına asker çıkardığı duyulunca oraya birlik yollanıp bir kısmı tutsak edildi, gerisi kılıçtan geçirildi.

768/M. 1366 - 67 yılında Murad Hüdavendigar Gazi ikinci kez Rumeli yakasına geçti. Edirne şehrini Rumeli bölgesinin merkezi olmak üzere hükümdar sarayı ve büyük binalar yaptırarak süsledi. H. 777/M. 1375 - 76 yılına dek kah kendi eli ile kah komutanlardan biri yollanarak Vize ve Samakov bölgeleri ve Evrenos Bey'in kılıcı gücü ile Kavala, Dırama ve Serez bölgeleri ele geçirildi. Sırp Kralı'nın elinde bulunan Niş bölgesi Murad Han'ın saldırısı ile alındı ve Kral, Osmanlı Devleti'ne yılda 50 okka (64 kgr.) gümüş vermek şartı ile affedildi. Köstendil, Niğebolu ve Silistre hakimleri ile de vergiye bağlanmak suretiyle dostluk kuruldu.

Bundan sonra Rumeli Beylerbeyliği Timurtaş Paşa'ya verilip Bursa'ya dönüldü. Selçuklu valilerinden iken Kütahya'da bağımsızlığını elde eden Germiyan Oğlu'nun kızını, büyük şehzadeleri olan Yıldırım Bayezid'e verdiğinden, gelinin ceyizi olarak Germiyan Oğlu'nun Murat Han'a teslim ettiği Kütahya, Simav ve Tavşanlı bölgeleri Osmanlı ülkesine katıldı. Hamid Eli Beyi bulunan Hüseyin Bey'den, Seydişehri, Beyşehri, Yalvaç, Karaağaç ve İsparta belli fiyatla satın alındı.

Murat Gazi üçüncü kez Rumeli yakasına geçip Sofya kalesini ele geçirdiği sırada Karaman Oğlu, satın alınan yerlerden dolayı Osmanlı ülkesinin kendi toprakları ile sınırdaş olmasından kuşkulandı. Hüda-vendigar Gazi'nin Rumeli'de olan çarpışmasını fırsat bilerek Osmanlı ülkesine saldırdı. Bunun üzerine H. 787/M. 1385 yılında Osmanlı ordusu Anadolu'ya dönüp Konya ovasında Karamanlı birliklerini yenip darmadağın ettikten başka Konya'yı dahi kuşatmış iken Karaman Oğlu'nun eşi ve Murad Han'ın kızı olan Nefise Sultan'ın babasına yalvarması üzerine affedildi.

Rumeli Beylerbeyisi Timurtaş Paşa, Manastır, Pirlepe ve Karlıeli'ni ele geçirip Bosna ve Hersek bölgelerini ateşe verip tedirgin ettiğinden hakimleri, vergi vererek güvenliklerini elde etmek zorunda kalmışlardı.

Karaman Oğlu olayının ortaya çıkmasına ve belki aralarındaki gizli anlaşmaya dayanarak Bosna Kralı başkaldırma cesaretini gösterdiğinden Lala Şahin Paşa komutasında yollanan yirmi bin kişilik Osmanlı Ordusu düşman ülkelerini talan ile meşgul iken Bosna Kralı ansızın üzerlerine saldırmış, Türk ordusu bozguna uğramış,çoğu da şehit olmuştur.

Bunun üzerine o bölgede bulunup daha önce Osmanlılara vergi vermekte olan Hıristiyan hükümdarlar da başkaldırdıklarından Sultan Murad Han Rumeli yakasına geçti. Ayrı bir birlikle gönderilen sadrazam Ali Paşa, Şumnu, Pravadi, Tırnova, Niğebolu ve Silistre kalelerini aldı.

Konya savaşında Osmanlı ordusu içinde bir miktar Sırp askeri vardı. Bunlar arasında halkın malına el uzatan ve onlara zarar veren bir kaç kişi cezalandırılmıştı. Bu duruma çok kızan Sırplılar memleketlerine döndüklerinde düşmanlık göstermeye başladılar. Ayrıca öteki Hıristiyan Emirlerini de yoldan çıkarıp kışkırtmağa çalıştıkları Murad Han tarafından öğrenilince, kendilerini uslandırmak amacı ile ordu yola düşüp Filibe'de kışlamaya başladı. Bunu duyan Sırp Kiralı, çevresinde bulunan Hıristiyan hükümdarlarla anlaşıp birleşerek yüz binden çok askerin başına geçen bir çok hükümdar, Murad Han'a karşı koymak için Osmanlı ülkesine saldırdılar. (H. 791 yılı Ramazan ayında/M.1389 Ağustosu) Kosova Ovası'nda büyük ve kanlı bir savaş oldu. Müttefik düşman ordusu tamamen bozguna uğrayıp darmadağın edildi.

Murad Hüdavendigar Gazi, düşman ordugahını seyrederken, öldürülenler arasında yaralı olarak yatmakta bulunan Miloş adındaki bir Sırplı fedai tarafından vurularak şehit edilip öldü. Murad Han bu sırada 63 yaşında olup saltanat süresi 27 yıla yakındı.
Yıldırım Bayezid (Beyazıt) Devri (1389 -1402)

Murad Hüdavendigar Gazi'nin ölümü üzerine, düşmanı kovalamakta olan büyük şehzadeleri Yıldırım Beyazıt Han, ordunun konak yerine gelip tahta geçti. Öte yandan her yana bölük bölük askerler yollanarak düşman ülkeleri yağma ettirildi. Ordugah, sayısız tutsak ve ganimetlerle dolup taştı.

Rumeli sınırları sağlamlaştırılıp güven altına alındıktan sonra yeni sultan Anadolu'ya dönüp Anadolu beyleri (Tavaif-i Mülûk) elinde bulunan Aydın, Saruhan ve Menteşe sancaklarını Osmanlı topraklarına katıp ülkesini genişletti. Rumeli Beylerbeyisi Timurtaş Paşa da Kratova madeni ile o çevrede bulunan öteki madenleri ele geçirip sayısız ganimet malları ile hükümdarın yanına döndü.

Hıristiyan hükümdarların birleşmesi konusunda Karamanoğlu'nun eli olduğu ve belki de başlıca kışkırtıcısı bulunduğu kesin olarak bilidiğinden cezası verilmek amacı ile Osmanlı Bayrağı dalgalandırılıp yola çıkıldı; Germiyan, Teke ve Hamit toprakları, sahipleri ellerinden alındıdı. Karamanların elinde bulunan Konya, Akşehir ve Niğde şehirleri Osmanlı ülkesine katıldı. Karaman Oğlu'na, Larende ve Taşeli kasabaları bırakıldı.

Eflak Hakimi, vermekle yükümlü bulunduğu vergiyi yollamakta geç davrandığından Yıldırım Bayezid Han H. 793/M. 1391 yılında bunun üzerine yürüyüp ordusunu bozguna uğrattı ve vermekte olduğu eski vergiyi iki katına çıkardı.

Karamanoğlu Alaeddin Bey, Sultan Yıldırım Beyazıt Han'ın Rumeli yakasına geçmesinden yararlanarak Osmanlı ülkesine saldırınca Yıldırım Han, hızla Anadolu'ya geri dönüp yapılan savaşta tam bir zafer elde etmiş ve Karaman Oğlu ortadan kaldırılmıştır.

Sivas ve Tokat bölgeleri de Tatar kabilelerinden olan Kadı Burhaneddin'in elinden alındı.

Eflak Hakimi'nin ayaklanmasının, Kastamonu hükümdarı bulunan Isfendiyar Oğlu'nun kışkırtması ile meydana geldiği anlaşıldığında Sultan Yıldırım Beyazıt, haddini bildirmek için o tarafa yönelince Isfendiyar Oğlu Sinop'a kaçtı. Sinop Kalesi'nin kendisine bırakılmasını istenilince Kastamonu ve Küreinühas (Bakır Küresi) Osmanlı ülkesine katılmakla yetinildi. Ele geçirilen bu yeni yerlere şehzadeler ve komutanlar gönderildi.

Osmanlılara karşı olmak üzere Venedik, Fransa ve öteki Avrupa hükümdarlarının Selanik kıyılarına çok sayıda asker çıkardıkları duyuldu. Sultan Bayezid Han, H. 796/M. 1394 yılında hızla oraya ordu sürerek gelen düşman ordusunu kılıçtan geçirdi ve Selanik ile Yenişehir kalelerini aldı.

H. 797/M. 1395 yılında Edirne'de asker toplanıp İstanbul surları kuşatıldı ise de Macar Kralı, Osmanlı Padişahını bu işten caydırmak için 100.000 den çok bir müttefikler ordusu teşkili ile Niğbolu kalesini kuşatınca, zorunlu olarak İstanbul kuşatması kaldırılıp o yana gidildi ve düşman ordusu bozguna uğratıldı.

İstanbul'un yeniden kuşatılması amacıyla Göksu Mesiresi'nin üst yakasında "Güzelcehisar" denen "Anadoluhisarı" yapıldı Bunun üzerine Bizans Kralı, her yıl 10.000 altın vergi vermek ve İstanbul şehri içinde bir İslam mahallesi kurulup kadı ve imam atanmak koşulları ile aman dileyip durum gereği olarak bu istek kabul edilip barış yapıldı. Bundan sonra bölük bölük ordu düzülüp Tırhala ve Atina şehirleri Bizanslılardan, Divriği, Kemah ve Behisni bölgeleri Türk sahipleri elinden alınıp Osmanlı topraklarına katıldı.

Tarihlerde uzun uzun anlatıldığı üzere 15 - 20 yıldan beri Semerkand taraflarında ortaya çıkıp Müslüman ülkeleri karıştıran Timurlenk, o bölgelerdeki hükümdarları yenilgiye uğratıp büyük bir topluluk ve ordu düzüp Irak'ın Arap ve İran bölgeleri ile Azerbaycan'ı ele geçirdi.

Bağdad Padişahı olan Sultan Ahmet Celayir ve Tebriz Hükümdarı bulunan Kara Yusuf, Timur'un yıkıcı gücünden korkarak sultan Bayezid'e sığındılar. Öte yandan Yıldırım'ın memleketlerini ele geçirdiği Anadolu Beyleri de Timur'a sığınıp Osmanlı Sultanlarından şikayette bulundular. Timur'un adamlarından olup Azerbaycan bölgelerinde hüküm süren Taharten üzerine Yıldırım Beyazıt Han saldırarak kadınlarını ve çoluk çocuğunu tutsak etmekle bu yüzden ve iki tarafta bulunan sığıntı beylerin kışkırtmaları ile ortaya çıkan olaylar, haberleşmeler ve mektuplaşmalar, azarlamalar, mağrur Timur'un Osmanlı ülkesine girişi ile sonuçlandı.

Kan dökücü Timur H. 803/M. 1400 yılında Anadolu'ya yönelip Sivas şehrini yakıp yıktı. Ahalisine türlü eziyetler ettikten sonra Şam ve Halep bölgesine geçti. Buraları korumak için Suriye'ye gelen Mısır Hükümdarını yenilgiye uğratıp her zamanki adeti üzere oraları da yağma ve türlü zulüm ve işkenceler yaptı.

Ertesi yıl sonunda, abartısız 200.000 den çok Timur askeri ile 120.000 kişilik Bayezid Han ordusu, Ankara'nın Çubuk Ovası'nda8 büyük bir savaşa tutuştular. Osmanlı ordusu tam bir bozguna uğradı ve sultan Beyazıt Han tutsak edildi. Sultan Yıldırım Bayezid Han, tutsaklığının sekizinci ayında ve saltanatının onüçüncü yılında 43 yaşında iken (Akşehir'de) öldü.
ÇELEBİ SULTAN I. MEHMET ve FETRET DEVRİ
(1413 -1421)

Yıldırım Bayezid Han'ın, Emir Süleyman, İsa Çelebi, Mehmet Çelebi, Musa Çelebi, Mustafa Çelebi ve Kasım Çelebi adlarında altı oğlu vardı. Bunlardan Kasım Çelebi çok küçük olduğundan Bursa'da Harem-i Hümayûn'da bırakılmış, ötekilerin hepsi savaş alanında babalarının yanında yer almışlardı.

Bozgunluk belirtileri görünmeye başlayınca vezir-i azam Ali Paşa, Yeniçeri Ağası Hasan Ağa ve bazı devlet büyükleri, büyük şehzade Emir Süleyman'ı yanlarına alıp Bursa'ya koşarak ele geçirdikleri hazine mallarını, sultanın karılarını ve Kasım Çelebi'yi alarak Rumeli yakasına geçmek için deniz kıyısına vardılarsa da denizden karşıya atlamak hususunda Bizans İmparatoru'nun yardım etmesi gerekli olduğundan Kartal, Pendik ve Geğbuza (Gebze) kazalarını Bizanslılara geri vermek ve şehzade Kasım Çelebi'yi de rehin bırakmak sureti ile Edirne'ye vardılar.

İsa Çelebi eskiden vali bulunduğu Balıkesir bölgesine savuşup Timur'un Anadolu'dan ayrılışına dek oralarda saklandı. Mehmet Çelebi ki Çelebi Sultan Mehmet Han'dır lalası Bayezid Paşa ve bazı devlet büyükleri ve dairesi halkı olan yedi sekiz yüz atlı ile eski eyalet merkezi olan Amasya'ya gitti. Musa Çelebi babası ile birlikte tutsak ve Mustafa Çelebi savaş sırasında kayboldu.

Zalim Timur, Osmanlı ordusunun bozguna uğraması üzerine hemen Bursa, Kütahya ve öteki şehir ve bölgelere bölük bölük yağmacı tatarları musallat ederek Bursa'da bulabildikleri Osmanlı hazinesini ve Kütahya'da biriktirilip saklanmış olan Timurtaş Paşa'nın zengin hazinesini ele geçirdikten sonra her zaman yaptığı gibi, vardığı her yer halkından kurtuluş fidyesi alarak çapulculuğunu ve yıkıcılığını son kertesine vardırdı.

Karaman Oğlu Alaeddin Bey'in ortadan kaldırılmasından beri Bursa'da hapiste bulunan oğlu Mehmet Bey'i kurtarıp Karaman Beyliği tahtına, Germiyan Oğlu Yakup Bey'i Kütahya Beyliği tahtına, Saruhan Oğlu Hızırşah Bey'i Saruhan Oğulları Beyliği tahtına, Manisa ve Aydın Oğlu Cüneyd Bey'i Aydın Oğulları Beyliği tahtına, İsfendiyar Oğlu'nu da eski hükümet yerinde tahta geçirdi

Böylece görünüşte bir mürüvvet ve adalet göstermekte gibi ise de gerçekte Anadolu ülkesinde müslümanlar arasında yeniden büyük karışıklık ve savaş nedenlerini hazırlamış oldu.

Merhamet ve hamiyetin gereği, bir kaç kişinin refahını ve varlığını hazırlamak değil müslümanlar arasında fitne ve fesada yol açabilecek durumların ortadan kaldırılması ile geniş halk topluluğunun güvenliği ve güçlenmesi, ülkenin genişleyip nüfusunun artması mümkün kılacak durumun yaratılmasıdır.

Elde ettiği fırsat ve imkanları gereğince bu hususları göz önüne almayıp seksen yüz yıl gibi uzun bir süre daha müslümanlar arasında kan dökülmesine yol açacak zemin hazırlamış oldu.

Timur'un Asya ülkesinde gezip dolaşması pek çok ise de deniz geçmek adeti olmadığından Rumeli yakasına el atamadı. Bizans İmparatorunun yolladığı küçük hediyelerle yetindi.

Öte yandan Anadolu için, yapabileceği bütün zulümleri yapmakta kusur etmediği gibi Çelebi Sultan Mehmed'in, Amasya bölgesinde eşkıyayı bastırmak hususunda elde ettiği başarıları duyduğunda onu da yok etme çabasına girişti.

Şöyle ki : Çubuk Ovası'nda yapılan savaşın sonunda bir takım Tatar elebaşıları Osmanlı ülkesini çapula koyuldular. Osmanlılara düşman olan Anadolu Beylerinin adamları, özellikle İsfendiyar Oğlu'nun yakınları, Yıldırım Bayezid Han şehzadelerinin yönetimi ele almalarını önlemek için beşer onar bin haşarat ile Tokat ve Amasya bölgelerinde dolaşmaya başlayınca Çelebi Sultan Mehmed Han zarurî olarak bunları kovalayıp serlerini ortadan kaldırmak zorunda kalmıştı.

Çelebi Sultan Mehmet Han'ın kapısı halkı ve yönetimi altında bulunan Amasya askeri iki üç bin kişiden ibaret iken Tanrının yardımı ile o kalabalık kan dökücü eşkıya takımını birer birer ortadan kaldırarak babasının yerini tutabileceği anlaşıldı. Bunu gören mağrur Timur, kendisine damad edinmek vaadi ile Çelebi Sultan Mehmed'e mektup yazdı. Yıldırım Bayezid Han'a da, bu daveti kabul ederek gelmesini emreden bir yazı yazdırdı.

Şehzade Mehmet Çelebi'nin komutanları ve devlet adamları, Timur'un nasıl kıyıcı ve zalim bir kişi olduğunu söyliyerek gitmesini uygun görmemişlerse de şehzade Mehmet Çelebi, gençliği dolayısı ile hilekar hasmının sözlerine kanarak bir iki bin atlı ile yola çıkmış fakat bir kaç konak gider gitmez, yolunu beklemekte olan iki bölük hain sürüsü ile karşılaşıp kahramanca çarpışarak darmadağın etmişse de bunların ortaya çıkışı, komutanlarının ve devlet adamlarının görüşlerini doğrular nitelikte olduğundan Amasya'ya geri dönüp mazeretini bildirmek üzere hocası Sofu Bayezid'i, Timur'un yanına yolladı. Bu sırada Yıldırım Bayezid ölmüş bulunduğundan Timur baş sağlığı dilemek üzere bazı hediyelerle Sofu Bayezid'i Sultan Mehmed'e geri yolladı.

Edirne'de Emirlik etmekte olan büyük şehzade Emir Süleyman'a da hediyeler yolladı ve baş sağlığı diledi.

Timur, Tire'de kışlamakta iken Cenevizliler'in îzmir limanında yaptırmış oldukları kaleyi müslüman hükümdarların alamadıklarını duydu. Hem gücünü kuvvetini halka göstermek, hem de Frenklerin biriktirdikleri malları ve eşyaları çapul etmek için ilk baharda saldırıp İzmir'i hemen ele geçirdi. Bundan sonra başkenti olan Semerkand'e dönmeye karar verip, Kara Tatar denen halkı da yanına abp Anadolu'dan çıkıp gitti

Bu Kara Tatar taifesi, Cengizîler (Moğollar) tarafından Selçuklulara göz kulak olmak üzere Anadolu'ya yollanan kavimlerden olup zamanla Kayseri ve Sivas bölgelerinde çadır kurup yerleşmişlerdi.

Rahmetli Yıldırım Bayezid Han, Sivas'ı ele geçirdiği zaman bunlardan tekalif-i divaniye'yi17 almayıp yalnız savaşlar sırasında savaş hizmetlerinde çahştırılmakta olduklarından günden güne çoğabp 40 - 50 bin kişi olmuşlardı. Timurlenk Anadolu'ya yönelince bunların başkanlarına Saltanat-ı Rum'u (Osmanlı tahtı) vaad ile gizlice yanına çağırdığından bu halk hemen Timur ordusuna katılmışlardı. İş bittikten sonra Timur, her ne düşünce ile ise bunları birlikte götürmeyi uygun bulup ancak kendi istekleri ile gitmeyeceklerini bildiğinden büyük bir ordu ile dört yanlarını kuşatarak abp gitmiştir ki Timur'un Anadolu'da yaptığı en hayırlı iş, bu olmuştur.

Her ne kadar konumuz dışında ise de İzmir setri doğum yerim olduğundan bura hakkında bazı bilgi vermeyi uygun buldum. Ancak adı geçen şehir, herkesin gelip geçtiği bir yer öldüğünden şehrin bugünkü durumunu anlatmak gereksizdir. Biz yalnız eski durumu ile bayındırlık nedenini anlatacağız.

izmir limanı, Anadolu'nun gemi yanaşma yeri olduktan başka gayet yararlı tuzlaları vardır. Küçük bir şehri ve limana bakan dağ üstünde "Kıdifa" adlı bir melikeye nisbet edilen kalesi vardır. Bu kale, Aydın Oğullan'nın elinde idi. Ünlü seyyah İbn-i Batuta'nın (1304 -1369) yazdığına göre memleketin valisi bulunan Aydın Bey Oğlu Mehmed Bey'in oğlu Hızır Bey gemiler düzüp daima adaları ve Rum memleketlerini vurup mal ve tutsak alageldiğinden, kendisinden papaya şikayet edilip papa da, uluslar arasında elden ele geçen deniz gücü sırası ellerinde bulunan Cenevizli'lere emi etmekle bir gece ansızın çok sayıdaki gemilerle şehri bastıklarında adı geçen Hızır Bey kaleden inip savunmaya çalışmış ise de gücü yetmeyip kendisi de şehid oldu. Böylece Cenevizliler şehri ele geçirdiler ama ne onlar kaleye ve ne de kalede bulunanlar şehirde üstünlük kurdular.

Bu nedenle Cenevizliler liman kıyısında bir kale yaparak limanın ve tuzlanın gelirlerini almaktalar iken bu kale Timur tarafından ele geçirilip tamamen yıkıldı. Bu kalenin üç yanı deniz bir yanı kara olup Timur'un, denize açık yanlarını doldurtarak ele geçirdiği, tarihlerde yazılı ise de kaleye nereden girdiği belli değildir.

Bundan sonra İzmir şehri Aydın Oğlu Soyundan olup İzmir Oğlu denilen Cüneyd Bey'in ülkesi içine alınmakla limana bakan ve yukarıda adı geçen Kıdifa Kalesi ki yakın zamana dek adı geçen melikenin veya ilahenin dörtgen biçiminde ve 7 - 8 metre büyüklüğünde mermer üzerine kazılmış resmi, mezarı olduğu tahmin edilen taştan oyma bir sanduka üzerinde ve kale kapısı dışında kale duvarına gömülü bir durumda durmakta ve görünmekte idi.

Cüneyd Bey, limanın korunmasından önce, Osmanlı saldırısından vücûdunun korunması ihtiyacını duyduğundan kaleyi onartıp sağlamlaştırdı. İkinci Murad Han zamanında Anadolu Beylerbeyisi Yahşi bey, Cüneyd Bey'in ortadan kaldırılması ile görevlendilirince çok zorluk çekti ve uzun süre kaleyi kuşattıktan sonra ele geçirebildi. Kale her ne kadar limana bakıyorsa da eski topların menziline göre limanın korunması yeterli olmadığından korunmak için de Osmanlılar'ca gerek görülmediğinde bu kale değerini yitirip deniz kıyısında bulunup Hisar Camii diye anılan camiin önünde aşağı yukarı beş altı bin metre kare18 genişliğinde bir kale yapılıp düşman gemilerinin sataşmaları buradan önlenmişti.

H. 1081/M. 1670 - 71 yılında Köprülü Oğlu Fazıl Ahmet Paşa, Girid'in zaptından dönüşünde İzmire uğrayıp, ahalisinin rica ve yalvarmaları üzerine iki saat uzaklıktaki yerden, büyük kemerler ve taştan yollar yaptırarak adam belinden daha kalın bir su getirttikten başka yontma taştan büyük bir han, bir çarşı bir çifte hamam ve bir cami yaptırdı.

Ayrıca, Fazıl Ahmet Paşa'nın yapı emini olan vekil harcı Osman Ağa da aynı bollukta bir su daha getirtti. Daha sonra Merzifonlu Kara Mustafa Paşa, Küçük Vezir Hanı adıyla başka bir han, yeşil direkli adında çifte bir hamam ve daha sonraları Dar üs-Saade Ağası Beşir Ağa, büyük han ve çarşılar yaptırmıştır.

İzmir şehrine 13 Km. kadar uzaklıkta olan ve limanın kapısı gibi olan Sancak Burnu adlı yere, Girid seferi nedeni ile dördüncü Mehmed Han zamanında bir kale yaptırılıp içine büyük toplar yerleştirilmiştir ki yeni Kale adıyla anılan bu kale hala ayaktadır. Uzun süre bakımsız kaldığından H. 1244/M. 1828 - 29 yılında îzmir Ayanı bulunan rahmetli babam Mansûrî Zade Emin Efendi, padişah fermanı ile onarımına görevlendirildiğinden elindekini avucundakini sarf edip kaleyi onartmış, dışına tabyalar ve bir denizden öteki denize hendek kazdır mıştır.

Gariptir ki sadrazam Köprülü Oğlu Fazıl Ahmet Paşa, Girit Ada-sı'ndaki Kandiye şehri kuşatmasında döktürülüp kullanıldıktan sonra getirtip İzmir'in bu kalesine koydurduğu iki tunç top ki içine adam girebilir ve birinin ağzında iki dane gülle yarası olmakla sağlamına "Gazi", bu yaralısına da "Şehit" denir biraz önce dediğimiz gibi kale dışına tabyalar yaptırıldığında bu topları çıkarmak istediklerinde çıkaramamışlardır. Girit'te yapılıp buraya getirildiği halde kaleden tabyaya çıkarılamaması arasındaki güç farkının anlaşılması için bu hususu buraya yazdım.

Bu kalenin yapılması ile, îzmir şehri önündeki adı geçen liman Kalesinin önemi kayb olduğundan çevresine çarşı ve hanlar yapılmıştı. H. 1286/M. 1869 - 70 yılında padişahın izni gereğince kale içinde bulunan 25-30 ev satın alınıp yıktırılarak dul ve yetimler için yapılması düşünülen ıslahhaneye gelir olmak üzere yerine çarşı yapılması işine girişildi.

Açıklanan nedenlerle şehir günden güne genişleyip nüfusu artmış, vaktiyle şehrin dışında bulunan mezarlıklar şimdi şehrin ortasında kalmıştır. Biz gene konumuza dönelim.

Timur'un geri gittiği haberi duyulunca, bir kaç yüz bin çapulcunun yol uğraklarını ne duruma getirecekleri bilinmekle oralara yakın yerler halkı dağ başlarına çekildikleri gibi Çelebi Sultan Mehmet de Amasya'dan çıkıp Bolu Dağları'na gidip işin sonunu bekledi.

Uğursuz Timur'un cehennem olup gittiği anlaşılınca Çelebi Sultan Mehmed, yanında bulunan bir kaç bin askerle inip Bursa'ya yönelmiş ise'de Isa Çelebi saklandığı yerden çıkıp ondan önce babasının tahtını ele geçirmiş bulunduğundan iki kardeş taht savaşma giriştiler.

Mehmet Çelebi'nin askerleri İsa Çelebi'nin ordusunu darmadağın edip H. 806/M. 1403 - 4 yılında Çelebi Sultan Mehmet Bursa'ya girerek Osmanlı tahtına oturdu.

Germiyan Oğlu'na emanet edilmiş olan Yıldırım Bayezid'in ölüsü ile şehzade Musa Çelebi getirtilerek, cenaze, özel türbesine gömüldü; kardeşine de iltifatlar etti.

Edirne'de hüküm süren Emir Süleyman, kardeşi Çelebi Sultan Mehmed'i ortadan kaldırmak amacı ile Anadolu yakasına geçmeği tasarladı ise de vezir-i azam Ali Paşa, îsa Çelebi'yi, Çelebi Sultan Mehmed'e musallat etmeyi daha uygun gördüğünden İsa Çelebi, Emir Süleyman tarafından teşvik ve yardım edilerek yollanıp Çelebi Sultan Mehmet ile yeniden savaşa tutuştu ise de yine bozguna uğradı. Bu kez, Menteşe, Saruhan ve İzmir Oğullarının yardımı ile cesaretlenip yaptığı saldırıda da yenilerek kaçmış, daha sonra Eskişehir'de saklandığı yerde bulunup öldürülmüştür.

Tanrının yardımına nail olmuş olan Padişah Sultan Mehmet, Aydın'a doğru yönelip Ayasluğ'da yapılan savaşta İzmir, Saruhan ve Menteşe Oğullarını bozguna uğratıp Aydın ve Manisa sancaklarını ele geçirdi. Saruhan Oğlu Hızırşah Bey'i öldürtüp İzmir Oğlu Cüneyd Bey'in af dileğini kabul ile yalnız İzmir kalesini kendine bırakarak Bursa'ya döndü.

Hızırşah Bey'in öldürülmesi konusunda Müneccim Başı, ünlü tarihinde, Timur olayında affı imkansız bir cürüm işlemiş olması öldürülmesine sebep oldu demekte ise de nasıl bir suç işlediğini açıklamamıştır. Timur'un yanma geçmek, yahut da Isa Çelebi'ye yardım etmek suçu olsaydı bu tür suçlar, dağınık hükümdarcıklarm hepsince işlenmiş olduğundan onlar gibi bunun da affedilmesi gerekirdi. Fakat bu Hızırşah, sarhoş ve alçak bir herif olduğundan Timur olayında saltanat hanedanının namusuna leke sürücü yakışıksız bir davranışta bulunmuş olmalı ki başkaları affedildiği halde bu, ondan mahrum edilmiştir.

Çelebi Sultan Mehmed'in özgürlüğü Emir Süleyman'ı huzursuz ettiğinden büyük bir ordu ile Anadolu'ya geçip Sultan Mehmed üzerine saldırdı. Durum, Mehmed Han'ın ileri gelenleri arasında tartışıldı. Emir Süleyman her ne kadar içkiye ve eğlenceye düşkün olup, bu durum tahta geçmesine engel ise de şehzadelerin en büyüğü ve Rumeli'deki beylerin ve komutanların başkanı olmakla, durumu iyice belli oluncaya dek çekingen davranılması, karşı koymaktan kaçınılması sonucuna varıldı. Bunun üzerine Sultan Mehmed Amasya'ya gitti. Emir Süleyman onu izleyerek Ankara'ya vardı ve sonra Bursa'ya geri döndü.

Emir Süleyman'ın, adeti üzere her gün hamamlarda zevk ve safa ile meşgul olduğunu duyan Çelebi Sultan Mahmet, ordusu ile ansızın Bursa'ya saldırdı ise de şiddetli yağmurlar nedeni ile bazı ırmakları geçmek mümkün olmayıp, birkaç gün süren savaştan sonra Amasya'ya döndü.

Emir Süleyman'ın İsa Çelebi'yi Sultan Mehmed'e musallat etmesine bir karşılık olmak üzere Sultan Mehmet de küçük şehzade Musa Çelebi'yi, yardımlarla Sinop'tan Rumeli'ye yolladı. Emir Süleyman bu durumu görünce Anadoludan ayrılıp Rumeli'ye geçti.

Emir Süleyman'ın sarhoşluğundan bıkan Rumeli ileri gelenleri ve komutanlar, Musa Çelebi'ye katılmışlar ise de Emir Süleyman gelince gene onun tarafına meyi etmeleri üzerine Musa Çelebi dağ başlarına kaçtı.

Bu sırada ki H. 813/M. 1410 - 11 dir, Emir Süleyman'ın vezir-i azami Ali Paşa öldü. Edirne sarayında işlerin büsbütün bozulduğunu gören Musa Çelebi, ansızın Edirne'ye saldırdı. Emir Süleyman bir hamamda sarhoş ve kendinden geçmiş bir durumda bulunduğundan Musa Çelebi'nin Edirne'ye geldiğini anlatmak üzere yanına girenlere kızıp, hatta bunlardan yeniçeri ağası Hasan Ağa'nin sakalıni tellak usturası ile traş ettirince herkes kendisinden yüz çevirdi. Emir Süleyman, kötü haberlerin kendisine ulaştırılmasından biraz sonra ayılıp istanbul'a doğru kaçarken yolda tutulup öldürüldü.

Musa Çelebi Rumeli'ye yollanırken, amaca erişirse hutbe ve sikkeyi Mehmet han adına söyletmesi konusunda aralarında anlaşmışlarken Emir Süleyman ortadan kalkıp kendisi tahta geçince bağımsızlık davasına kalkıştı. Ama bir ülkede iki hükümdarın bulunamayacağı da değişmez bir kural olduğundan Sultan Mehmet han büyük bir ordu ile Rumeli yakasına geçti. Yapılan savaşta başarıya ulaşılmış iken, Sultan Mehmed ordusunun kaçanları kovalamak için ayrıldığını, ağabeyisinin az bir askerle kaldığını gören Musa Çelebi, yanındaki Kapı Kulu askerleri ile saldırınca Sultan Mehmet zorunlu olarak kaçıp Bursa'ya geldi.

Musa Çelebi sert huylu ve kuruntulu bir kişi olduğundan eski komutanların ve devlet adamlarının çoğunu yerlerinden atıp sert davrandığı gibi değerli bir devlet adamı olan Evrenos Bey'e de kötü davranıp kendisine hakaret ve rahatsız etmiş, ayak takımından biri olan Kör Şahmelik adındaki birini kendine vezir edinerek halkı iyice soğutmuştur.

Bu tür davranışlarından dolayı Emir Süleyman'ın sadrazamı rahmetli Ali Paşa'nm oğlu İbrahim Paşa'yı vergi istemek için elçilikle istanbul'a gönderdiği halde İbrahim Paşa, Edirne'ye dönmeyip Sultan Mehmed'in yanına Bursa'ya gitti.

Ertesi yıl yani H. 816/M. 1413 - 14 yılında Sultan Mehmet Han yeniden Rumeli yakasına geçtiğinde Rumeli emirlerinin çoğu yanına geldiler. Bu durum karşısında Musa Çelebi karşı koymaktan çekinip Niş bölgesine doğru geri çekildi.

Sultan Mehmet kendisini izliyerek yaklaştığında zorunlu olarak şiddetli bir çarpışmaya tutuştular. Musa Çelebi'nin yanındaki birlikler bozguna uğradı, Musa yakalanıp öldürüldü.

Timur olayından Musa Çelebi'nin ölümüne dek geçen oniki onüç yıllık zaman içinde Osmanlı ülkesinde türlü savaşlar ve çatışmalar olmuş, sonunda Mehmet Han yalnız başına tahta geçerek devlet gemisi selamet sahiline ulaşıp fitne dalgaları oldukça yatıştı.

Karaman oğlu Mehmed Bey, Sultan Mehmet Han'ın, Musa Çelebi ile olan meşguliyetini fırsat bilerek bir aydan fazla bir süre ile Bursa'yı kuşatma cesaretini gösterdi. Bu kuşatma sırasında da türlü çapullar yapmış, soygunculuk etmiş hatta, bazı Bizans tarihçilerinin anlattıklarına göre rahmetli Yıldırım Bayezid Han'ın türbesini yıkıp türlü hakaretler yapmakta iken Musa Çelebi'nin cenazesi şehre girince, Çelebi Sultan Mehmed'in başarısını anlayıp cezalandırılacağından korkarak çabucak kaçıp oradan uzaklaşmıştı.

Sultan Mehmet Han, Anadolu'ya döner dönmez Karaman Oğlu üzerine yürüdü. Akşehir, Beyşehir, Seydişehir ve Said İli denen bölgeleri ki buralar Murad Han zamanında belli bir bedelle satın alınmış iken Timur olayında yeniden Karaman Oğlu'nun eline geçmişti yeniden Osmanh ülkesine katıldılar. Konya da kuşatıldığı halde bazı sıkıntı verici olayların ortaya çıkması üzerine kuşatma kaldırıldı.

Ertesi yıl gene Karaman Oğlu'na haddini bildirmek için Ankara Ovası, Padişahın ordu merkezi yapıldı. Padişah biraz rahatsız olduğundan burada eylenilmekte iken Anadolu Beylerbeyisi Bayezid Paşa, Karaman Oğlu'na, Padişahın rahatsız olduğunu haber vererek daha bir çok güzel hileli sözlerle onu umutlandırıp aldatması üzerine, ansızın ordusunu basıp Karaman Oğlu Mehmet Bey ile bir oğlunu yakalayıp Padişaha yolladı.

Sultan Mehmet Han iyi ahlakı dolayısıyla, bundan sonra bir daha Osmanh devleti'ne düşmanhk etmemek üzere Karaman Oğlu'na yemin ettirdikten sonra salıverdi. Bayezid Paşa'nm eyaletine de vezirlik rütbesi ekledi.

Karaman Oğlu memleketine dönerken "bizim Osman Oğulları ile düşmanlığımız beşikten mezara dek sürer" demiş ve otlakta bulunan Padişahın at sürülerini ahp gitmiştir. Bir kaç yıl sonra gene ayaklanıp Antakya'yı kuşattığı sırada top güllesi ile vurulup parça parça olmuş, böylece yemin bozanhğmm cezasını görmüştür.

Çelebi Sultan Mehmed'in Ölümü

Sultan Mehmet Han, Edirne'de oturmakta iken H. 824/M. 1421 yılında 43 yaşında olduğu halde ve bağımsız olarak sürdürdüğü saltanatının sekizinci yılında öldü. Ölüsü Bursa'ya getirtilip kendi adıyla anılan türbesine gömüldü.

Bu hükümdar yumuşak huylu, sabırlı, cesur ve çalışkan, aklına koyduğu şeyi gerçekleştiren, başarılı ve şanı yüce bir padişahtı. Türlü zahmet ve meşakkatlerle Osmanlı Devletini yenilemiş, 24 savaşta bizzat bulunmuş, kırka yakın yara almıştır. O, bu denli uğraşıları arasında Edirne'de ve Bursa'da pek çok hayır işleri yaptırmayı başardıktan başka Harameyn'e yani Mekke ve Medine'ye "surre alayı" 19 yollanmasını da ilk kez bu padişah başlatmıştır. Zaten hastalıklı bir vücuda sahip olduğundan zamanının çoğu yatakta geçip genç yaşta öldü. Bazıları doğumunu H. 793/M. 1391 yılı olarak kayd edip babasının ölümünde 12 yaşında idi derler. Bazıları da doğumu H. 781/M. 1379 - 80 de olduğundan babasının ölümünde 24 yaşında bulunduğunu söylerler.

Babası zamanında Amasya valisi ve Timur savaşında çarhacı20 olmasına, sonraki yaptıklarına ve şehzadesi Sultan ikinci Murad'm doğumunun H. 806/M. 1403 - 4 yılında bulunmasına bakılınca ikinci söylentinin daha doğru olması gerekir. Ama bazı tarihlerde de annesi Şah Hatun, Germiyan Oğlu Yakup Bey'in kız kardeşi olarak gösterilmiş, Şah Hatun ise H. 783/M. 1381 - 2 yılında Yıldırım Bayezid Han ile evlenmiş olduğundan bu tarihlerde de bir yanlışlık olmak gerekir. Bütün bunlar göz önüne alınınca Sultan Mehmet Han'ın doğum tarihi doğru olarak bilinmemektedir.

Çelebi Sultan Mehmet Edirne'de ölünce, saltanat tahtına varis olup Amasya'da bulunan büyük şehzade Sultan ikinci Murad'a durum bildirildi. Rahmetlinin vasiyeti üzerine ölüm haberi gizli tutuldu. "Padişahımızın İzmir Oğlu üzerine yürüyüşü var" söylentisi ile Edirne'de bulunan askerin bir miktarı Anadolu yakasına geçirilmiş ise de sipahi ve silahtar taifesi ölüm işini sezinleyip Padişahı görmekte ayak dirediler.

Devlet ileri gelenleri bu istek karşısında çok sıkıntıya düşüp hekim-başı'nın tertibi ile ölüye giysileri giydirilip karanlık odada taht üzerine oturtulup arkasına da bir adam konup subaylardan üç beş kişi içeri alındı. Ölünün arkasına konmuş olan adam onun ellerini ve başını kımıldattığından, girenler işin farkına varamadan dua ederek çıktılar.

Tarihçiler bu konuda ağız birliği etmektedirler. Bu işte ölünün bedeninin bazı ilaçlarla tahnit olunduğu açık ise de alınan tedbirin akla uygunluğu zorcadır.

Murat Han II


Altıncı Osmanlı sultanı. Babası Çelebi Sultan Mehmed, annesi Dulkadır ailesinden Emine Hatun olup, 1404'te Amasya'da doğdu. Çocukluğu Amasya, Bursa ve Edirne'de geçti. Küçüklüğünden itibaren devrin büyük alimlerinden okuyarak yetişti. 1415'te on iki yaşındayken idari ve askeri bilgileri öğrenip, tecrübe sahibi olması için, lalası Yörgüç Paşanın yanında Amasya Valiliğine tayin edildi.

Şehzade Murad, ilk vazife yeri Amasya'dayken, 1416'da asi Börklüce Mustafa isyanını bastırdı. 1421'de Anadolu Beylerbeyi Hamza Bey ile İsfendiyaroğulları'ndan Samsun'u aldı. Babasının vefatıyla 25 Haziran 1421'de Bursa'da tahta çıktı.

Sultan İkinci Murad Han, 1422'de Osmanlı Devleti için büyük tehlike arz eden Bizans'ın entrikalarına son vermek ve hazret-i Muhammed sallallahü aleyhi ve sellem tarafından vaad edilen manevi müjdelere kavuşmak için İstanbul'u kuşattı. Bunun üzerine Bizans İmparatoru, Anadolu Beyliklerini, Osmanlı Devleti aleyhine kışkırttı. Sultan İkinci Murad Hanın kardeşi Küçük Mustafa, isyan ederek Karaman ve Germiyan beylik kuvvetleriyle Bursa'yı kuşatınca, İstanbul'da kafi miktarda kuvvet bırakıp, Edirne'ye gitti. Edirne'den Bursa'ya geçti. Küçük Mustafa yakalanıp, cezalandırıldı. Karaman, Eflak beyleri ve Venedikliler ile antlaşma yapıldı. Candarlı İsfendiyar Bey itaat altına alındı. İstanbul kuşatmasını hızlandıran Murad Han, İmparatorun şehri Venedik hakimiyetine teslim edebileceği ihtimaliyle 22 Şubat 1424'te Bizanslılarla antlaşma yaptı. Bu antlaşma ile, Ege ve Karadeniz kıyılarını Osmanlılara terk eden Bizanslılar, yıllık otuz bin düka altın haraç vermeyi kabul ettiler. Anadolu'da İzmir, Menteşe ve Teke beylikleri, Osmanlı hakimiyetine geçti. Germiyan Beyliği, Osmanlı Devletine katıldı. 1425'te Selanik'i ele geçiren Venedikliler, Osmanlılara karşı Macarlar ile ittifak kurdular. 1426'da Batı Anadolu'dan hareket eden Türk denizcileri, Venediklilere ait Eğriboz, Modon ve Koron’a sefer yaptılar. Osmanlı-Venedik Harbi 1425-1430 yılları arasında devam etti. Venediklilerin batı ve doğu devletleriyle ittifak kurmasına rağmen, Sultan İkinci Murad Han, Şubat 1430'da Selanik'i fethetti. Venedik donanması, Gelibolu'da Türk donanmasına taarruz ettiyse de müthiş bir bozguna uğradı. Temmuz 1430'da, Osmanlı-Venedik Harbine son veren Lapseki Antlaşması imzalandı. Selanik Osmanlılarda kaldı. Venedikliler yıllık vergiye bağlandı.

İtalyanların hakimiyetindeki Yanya'da, ahali, despot kavgalarından bıkmıştı. Yanyalılar, Selanik'te bulunan Osmanlı Sultanı İkinci Murad Hana müracaat edip, Türk adaletine sığınarak hürriyet istediler. Rumeli Beylerbeyi Sinan Paşa, ahalinin hürriyetine dair Sultan Murad Hanın fermanını getirince, şehrin anahtarı Osmanlılara teslim edildi. Böylece 1431'de Yanya ve çevresi de Osmanlı hakimiyetine girmiş oldu.

Balkanlarda ahalinin Osmanlı adaletini, kendi ırk, din, dil ve kültüründen olan idareye tercihi, başta Papalık olmak üzere Hıristiyan kral, despot ve prenslerini telaşa düşürdü. Balkan milletlerinin Osmanlı idaresini tercih etmelerinin önüne geçmek için, içeride ahaliye zulüm, dışarıda da diğer devletlerle ittifak kurdular. Türk'ü Türk'e düşürmek için, hakimiyet mücadelesindeki Anadolu beyliklerini Osmanlılar üzerine saldırtırken, Papanın da teşvikiyle büyük bir Haçlı ordusu kurmak için hazırlıklara başladılar.

1435'te Karamanoğlu İbrahim Bey yola getirildikten sonra, İkinci Murad Han, Rumeli'ye geçti. Akıncı Beyi Ali Bey'e Macaristan'ı vurma emri verildi. 1437'de Ali Bey'in kırk beş gün süren Macaristan akınında, Demirkapı geçilerek Erdel'e girildi. Akıncılar Macar şehirlerinin askeri mevkilerini tahrip edip, yetmiş bin esir alarak, pek çok ganimetle döndüler. Osmanlılara karşı düşmanca tavır alan Sırp Kralı Brankoviç'ten, 1439'da ülkesinin başşehri Semendire'nin anahtarı istendi. Brankoviç, Osmanlı teklifini kabul etmediği gibi ayrıca ordu hazırlattı. Osmanlıların taarruz harekatını haber alan Brankoviç, Semendire'nin müdafaasını oğluna bırakıp, Macar Kralına sığındı. Üç ay kuşatmadan sonra Semendire kalesi 27 Ağustos 1439'da fethedildi. Almanya İmparatoru ve Macaristan Kralı İkinci Albert, Semendire'yi kurtarmak için sefere çıktı. Macaristan Seferi kumandanlarından İshak Bey ve Osman Çelebi kumandasındaki Osmanlı ordusuyla karşılaşan İkinci Albert, muharebe başlamadan ordusuyla kaçmaya başladı. Macar ordusunun müthiş bir bozgun havasıyla kaçışı, İkinci Albert'i de korkuttu. Albert, bu telaş içinde canını zor kurtardı. Bu seferden ürken Bosna Kralı Tvartko yıllık yirmi bin duka altın vergisini, yirmi beş bin duka altına çıkardı. 1441'de Belgrad Kuşatmasının neticesiz kalışı, Avrupalıları ümitlendirip, yeni bir ittifaka heveslenmelerine sebep oldu. Macarların milli kahramanı Hunyadi Yanoş'un, Bosna'ya girişi, Balkan hükümdarlarının ve Anadolu beyliklerinin Osmanlılara karşı birleşmesine yol açtı. Bu sırada İkinci Murad Hanın, Karamanoğulları meselesiyle meşgul olmasından istifade eden Haçlı ordusu, 1443'te Tuna'yı aşarak Sofya ve Niş'i aldı. 1444'te Yalvaç Muharebesinde, iki taraf da kesin bir üstünlük kuramadı. Haçlılar, geri çekildiler. Neticede, 12 Temmuz 1444'te Macarlarla on yıl süreli Segedin Sulh Antlaşması imzalandı.

Sultan İkinci Murad Han, Segedin Antlaşmasından sonra; Hacı Bayram-ı Veli'nin İstanbul'u fethedeceğini işaret buyurduğu oğlu Mehmed (Fatih) lehine; "Sağlığımda oğlumun padişahlığını göreyim" diyerek saltanattan çekildi. Osmanlı tahtına on iki yaşındaki İkinci Mehmed Hanın geçirilmesi on yıllık Segedin Sulh Antlaşmasına rağmen, başta Papalık ve Macarlar olmak üzere Avrupa devletlerini ümitlendirdi. Osmanlılara karşı birleşerek hazırlıklarını süratle tamamladılar. Hunyadi Yanoş, Segedin Antlaşmasını bozarak, yanında Papalık kuvvetleri de olduğu halde, büyük bir Haçlı ordusuyla hareket etti. On iki yaşındaki Sultan Mehmed Han, ömrünün yirmi sekiz yılını muharebe meydanlarında geçiren babası İkinci Murad Hanı, yaşından umulmayacak ifadelerin bulunduğu tarihi davet mektubu ile, tahta geçmeye çağırdı. İkinci Murad Han, Manisa'dan Edirne'ye geldi. Murad Hanın kumandayı ele almasından sonra, tecrübe, dirayet ve askerlerin içten bağlılığının da verdiği kuvvetle, Varna'da Haçlılara karşı Türk tarihinin en muhteşem zaferlerinden biri daha kazanıldı. (Bkz. Varna Muharebesi)

Tekrar tahta çıkan Murad Han, ilk seferini Bizans İmparatorunun kardeşi, Mora despotu Konstantin'in tecavüzkarane faaliyeti üzerine yaptı. Despot Konstantin'den, Mora'da tecavüzleri durdurması ve işgal ettiği araziden çekilmesi istendiyse de reddedildi. Elde edilen bilgiler neticesinde Turahan Bey kumandasında öncü akıncı kuvvetleri gönderildi. Sultan Murad kumandasındaki asıl Osmanlı ordusu, 1446'da Korent ve Balyabadra'yı zaptetti. 1447'de Arnavutluk isyanı bastırıldı.

Macarların milli kahramanı Hunyadi Yanoş, Varna Muharebesi mağlubiyetinin lekesini silmek için Macarlardan başka Eflak, Bohemya ve Almanya'dan kuvvet toplamıştı. Asi Arnavutluk Beyi dönme İskender ile de ittifak kuran Hunyadi Yanoş, kendisiyle beraber olmayan Sırbistan'ı işgal edip, Tuna'yı geçti. Osmanlı Sultanı Murad Han, Haçlı ittifakına karşı lüzumlu hazırlıkları tamamlayıp, Anadolu Beyliklerinden de yardımcı kuvvetler aldı. Kosova'da düşmana karşı cephe alan Murad Han, Türk-İslam an'anesince, Muharebeden önce antlaşma teklif ettiyse de Haçlılar kabul etmedi. 17 Ekim 1448'de başlayan ve üç gün devam eden meydan muharebesi, Haçlıların bozgunu ile neticelendi (Bkz. Kosova Meydan Muharebesi). Hunyadi Yanoş, canını güçlükle kurtarabildi. Murad Han, 1450'de Arnavutluk Seferine çıktıysa da tamamlayamadı. 3 Şubat 1451 tarihinde vefat etti. Vasiyetnamesini tanzim edip vezirlere şahitlik ettirdi. Bursa'ya defnedildi. Türbesi, Bursa'da Muradiye mahallesinde yaptırmış olduğu cami yanındadır.

Sultan Murad, büyük bir sarsıntıdan yeni çıkmış olan devletin hükümdarı olduğu zaman, çok gençti. Anadolu'da Timur Han'la yeniden ortaya çıkan Türk Beyliklerinin; Rumeli'de ise devletin zaafından istifade etmek için fırsat gözleyen Balkan ve Avrupa devletlerinin korkunç ihtiraslarıyla karşı karşıya idi. Bizans, devletin başına her gün yeni bir gaile, bir iç buhran açmak için sinsi sinsi çalışıyordu. Böyle buhranlı bir devirde devlet idaresini eline alan Sultan Murad Han, hayatı boyunca, Anadolu'da Türk birliğinin kökleşmesi için çalıştı. Rumeli'de tabii hudutlar içinde yaşamayı tercih etmesine rağmen, memleket menfaati icab ettirdiği vakit asla vazifeden kaçmayacak ve hayatını bu uğurda fedadan çekinmeyecek kadar cesur, metin, iradeli, azimkar idi. İç ve dış gailelerle geçen hükümdarlık hayatı sonunda, sadece siyasi ve askeri bakımdan değil, medeniyet bakımından da yeni çağı açacak olan oğlu Sultan Mehmed'e, mamur ve her türlü ilmi gelişmeye hazır bir ülke bıraktı.

Murad Han, ince ruhlu, hassas, lütufkar, adil, merhametli olup sözüne sadık, cesur ve tedbir sahibi, kumanda kabiliyeti yüksek bir devlet adamıydı. On iki yaşında şehzade iken başlayan muharebe hayatı, vefatına kadar devam etti.

İlmi sohbetleri sever, alimleri himaye eder ve onların ihtiyaçlarını karşılardı. Haftanın iki gününü ilim meclisinde sohbetle geçirirdi. Kendisinin de ilmi ve ibadeti çok; zühd, vera ve takvası pek fazlaydı. Oğlunu ve kızlarını evlendirdikten sonra, bir gün veziri Çandarlı İbrahim Paşaya dönmüş; "Koca Çandarlı! Bu dünyada arzulanan nedir ki? Oğul evermek, kız çıkarmak... Bunları Allahü tealanın izniyle yerine getirdik. Geriye iman ile gitmek kaldı" demişti.

Hemen bütün ömrünü gaza meydanlarında geçirdiği halde, imar işlerine ehemmiyet verip çok eser bıraktığı için Ebü'l-Hayrat diye anıldı. Bursa, Edirne ve başka şehirlerde, yoksullar için imaret ve ulema için medrese yaptırdı. Edirne'de darülhadis ve buna gelir olarak Tahtakale Hamamı, Alacahamam ve Üç Şerefli Camiini yaptırıp, bunları bir çok vakıflarla destekledi. Bursa'da Muradiye semtinde cami, medrese ve imaret yaptırdı. Edirne'de Ergene civarında bir köprü yaptırıp, Uzunköprü kasabasını kurdu. Selanik ve İpsala'da da camiler inşa ettirdi. Her yıl Kudüs, Halil-ür-Rahman, Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere yoksulları için otuz beş bin altın gönderirdi. Ankara bölgesinde Balıkhisarı adlı büyük bir subaşılığın köylerini Mekke yoksullarına vakfetmişti. Bulunduğu şehirde, her yıl on bin altını kendi eliyle seyyidlere paylaştırırdı. Tebaasının hakkına ziyadesiyle riayet eder, kul hakkından pek sakınırdı. Babası Çelebi Sultan Mehmed Handan kalma, Mekke-i mükerreme ve Medine-i münevvere fakirlerine, Resul-i ekrem efendimizin (sallallahü aleyhi ve sellem) komşularına hediye gönderme adetini devam ettirdi.

Tezkirelerin, şiir söyleyen ilk Osmanlı sultanı olarak zikrettikleri İkinci Murad Han;

Gerçi-kim haddim değüldür buseni kılmak dilek,
Arif olan çün bilür anı ne lazım söylemek.

gibi ustaca şiirler yazabilecek kadar kuvvetli bir şairdi. İlme ve alimlere çok hürmet edip evliyaya izzet ve ikramda kusur etmediği için, memleketi alim ve evliya yurdu oldu. Herkesin duasını aldı, pek kıymetli eserlerin yazılmasına, tercüme edilip Türkçe'ye kazandırılmasına ve kıymetli ilim müesseselerinin inşasına vesile oldu.

Yazılan eserlerde açık bir dil kullanılmasını emrederek, Türkçe yazmak hususunda titizlik gösterdi. Devrinde Osmanlı sarayı, alim ve şairlerin buluştuğu bir yer oldu. Büyük alim Molla Yegan bile ona hac dönüşünde hediye olarak, Fatih'in hocası alim Molla Gürani'yi getirmişti. Bu husus hiç bir milletin kültür tarihinde rastlanılmayan eşsiz bir hadise olup, İkinci Murad Hanın ilme verdiği değeri de gösterir. Osmanlı Devletinde, devrinde en çok eser yazılan padişah olması bakımından dikkat çeker. Gerçekten onun devrinde manzum, mensur pek çok eser yazılmış ve Osmanlı sarayı, eserler hazinesi durumuna gelmiştir.

Yine tezkirelerin kaydettiğine göre, Osmanlı padişahları içinde, şiirleri ilk defa kaydedilen padişahtır. Devrinde şuara (şairler) tezkirelerinde temel teşkil eden bazı nazire mecmuaları da onun adına ithaf edilmiştir. Ayrıca adına ithaf edilen pek çok eser vardır ve hemen hepsinde İrşadü'l-Murad ile'l-Murad, Mesnevi-i Muradiyye ve Muradname gibi bu padişahın ismi geçer.

Devrinde görülen geniş tabanlı bu kültür faaliyeti, sonraki asırlara da temel teşkil etmiştir.
II. MEHMED (FATİH SULTAN MEHMED)


Babası: İkinci Sultan Murad
Annesi: Huma Hatun
Doğumu: 29 Mart 1432
Vefatı: 3 Mayıs 1481
Saltanatı: 1451 - 1481 (30) sene

Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, uzun boylu, dolgun yanaklı, kırmızı - beyaz tenli, kırık burunlu, kolları adaleli ve kuvvetli bir padişahtı. Devrinin en büyük ulemasından birisi idi. Yedi tane yabancı lisan bilirdi.


Âlim, şâir ve sanatkârları toplar ve onlarla sohbetten çok hoşlanırdı. Gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir kumandan ve idareci idi. Yapacağı işler hususunda, en yakınlarına bile hiç birşey sızdırmazdı. Fatih Sultan Mehmed'in ömrü seferlerle geçti. Yıkılmaz diye bilinen Bizans'ı yıktı. İstanbul'u fethetti. Ayasofya kilisesini camiye çevirdi. Kıyamete kadar câmi olarak kalmasını istediği bu muhteşem mâbed için mükemmel bir vakfiye yazdırttı. (Bu vekâlet Arşivi Tapu Defterleri No:20, 27, 167, 251 )

1127 sene kilise, 481 sene de câmi olarak kullanılan Ayasofya, 1934'de müze haline getirildi. Fatih, Enez'i, Galata ve Kefe'yi Osmanlı topraklarına dahil etti. Limni, İmroz, Şemendirek, Taşoz, Bozcaada ve Boğdan'ı ald. Belgrad'ı muhasara ettiği zaman çarpışmaya bizzat katıldı. Alnından ve dizinden ciddi şekilde yaralandı. 1458'de Mora'yı kısmen, bir sene sonra da Sırbistan'ı tamamen aldı. 1461'de Amasra'yı ve İsfendiyar Oğulları Beyliğini Osmanlı topraklarına dahil etti. Trabzon Rum İmparatorluğunu ortadan kaldırdı. 1462'de Romariya, Yayçeve Midilli'yi aldı. 1463 senesinde Papa'nın büyük gayretleri ile toplanan ve savaşa katılan herkesin altı aylık günahının affolunacağı ilân edilen 20 devletin katıldığı bir haçlı ittifakı ile 16 sene savaştı. 1463'de Bosna'yı fethetti ve Hersek'i de tabiiyeti altına aldı. 1466'da Konya ve Karaman'ı aldı. Arnavutluğu tamamen Osmanlı topraklarına kattı. 1470'de Ağrıboz'u aldı. Uzun Hasan'ı Otlukbeli savaşında kesinlikle yendi. Zafer şükranesi olarak kırk bin esiri salıvererek, hürriyetlerine kavuşturdu. 1476'da Boğdan'ı Osmanlı topraklarına kattı. Otuz sene içinde tam yirmibeş seferi bizzat kendisi idare etti. 900.000 bin km² olan topraklarını 2.214.000 km² ye çıkardı. Fatih Sultan Mehmed, Venedikliler tarafından tertiplenen tam ondört suikastten kurtuldu. Son suikastten ise kurtulamadı. Venedikliler, bu büyük hükümdarı, aslen bir yahudi olan Maesto Jakopo isimli bir doktor vasıtasiyle zehirleterek öldürmeye muvaffak oldular. Tarihçi Babinger'e göre bu suikastçı doktor, Yakup Paşa unvanı ile sarayın doktorları arasında bulunuyordu.

1481 Mayısının üçüncü günü yine bir sefere çıkmışken, Gebze'de ordugâhında Perşembe günü vefat etti. Papa, Büyük Hakanın ölümünde tam üç gün üç gece bütün kiliselerin çanlarını çaldırtarak sevinç ayinleri yaptırdı. Fatih 49 sene bir ay beş gün yaşadı. İki imparatorluk, dört krallık ve onbir prenslik yıkan büyük hükümdarın cenaze namazı Fatih Camiinde Şeyh Muslihiddin Mustafa Vefa Efendi Hazretleri kıldırdı. Türbesi Fatih Camii yanındadır.

Fatih, Müslüman Türk Milletine yapmış olduğu büyük hizmetlerle, dünyanın en büyük hükümdarlarından birisi olduğunu isbat etmiştir. İstanbul gibi, cihanın bir incisi olan, bu muhteşem beldeyi Türk Milletine kazandırmıştır. Yapmış olduğu çalışmalar ile memleketinde büyük çapta bir imar hareketini gerçekleştirmiştir. Bugünün üniversitesi olan (Fatih Külliyesi) ni 1470 senesinde tamamlamış, İstanbul'u fethettiği zaman 8 tane kiliseyi camiye çevirmiş, etrafındaki papaz odalarını da medrese yapmıştır. Ayrıca birçok Anadolu kasabasında da medreseler yaptırmıştır. Hz. Eyyüb EI - Ensâri'nin (r.a.) kabri Fatih zamanında keşfedildi. Delâil-i Hayrat müellifi Şeyh Süleyman Cezuli ve Allame Ali Kiasi Fatih devrinde vefat ettiler.

Erkek Çocukları: Mustafa, İkinci Bayezid, Cem, Korkud.
Kızı Çocukları: Gevherhan Sultan.
SULTAN İKİNCİ BAYEZİD


Babası: Fatih Sultan Mehmed
Annesi: Mükrime Hatun
Doğumu: 3 Aralık 1447
Vefatı: 26 Mayıs 1512
Saltanatı: 1481 – 1512 (31 ) sene

İkinci Bayezid, uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elâ idi. Cesur ve atılgandı. Aynı zamanda çok halim, selim ve dinine bağlı bir padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed Han ilmi karşı büyük bir sevgi beslediği için, oğlu Bayezid'e her şeyden evvel kuvvetli bir tahsil vermeyi düşünmüştü.


O devrin en meşhur âlimlerinde ders okutturmuş, bütün İslâmi ilimleri en iyi şekilde öğretmişti. İkinci Bayezid, dinine çok bağlı olduğu için kendisine (Bayezid Veli) denildi. Bayezid Veli, şâirleri saraya toplar onlarla sohbet ederdi. Bayezid Veli çok alim bir zat idi. Arapça ve Farsçayı gayet iyi bilirdi. İslâmi ilimlerin yanı sıra matematik ve felsefe tahsili de yapmıştır. Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrenmişti. Hattat ve bestekârdı. Avni mahlasıyla Şiirler yazardı. Ulemâ ve sanatkârlar için ayrıca bir para fonu ayırmıştı. Bayezid Veli padişah olduktan sonra, kardeşi Cem Sultan ile 14 sene mücadele etti. Kilye ve Akkerman'ı fethetti.

1484 - 1485'de Mısır Memlükleri ile harbe girdi. Devrinde Belgrad üçüncü defa kuşatıldı ve tarihte ender görülen Abdina Zaferi elde edildi. Denizden İspanya'ya sefer açıldı. Endülüs Müslüman Devletinin yardımına gönderilen bu donanma kıyı şehirlerine baskınlar düzenledi. Karşısına çıkacak bir devlet olmadı. Osmanlı Devleti tarihinde, akıncıların Avrupa'nın içlerine kadar akınlar düzenlediği devir bu devirdir. Venedik'i dahi bu akıncılar istila edip, ta Varşova'ya kadar gittiler. 1483'de tarihin sayılı deniz savaşlarından olan Sapienza Deniz Zaferi kazanıldı. 1500'de İnabahtı fethedildi. Koron, Modon ve Navarin kaleleri alındı. Anadolu'da baş gösteren Şahkulu isyanı bastırıldı. Oğullarının en kudretlisi olarak kabul ettiği Şehzade Selim'in israrlı hareketleri karşısında tahtından ferâgat, etti. Dimetoka Sarayında oturmak istedi ve bu maksatla yola çıktı. Çok rahatsızdı. Dimetoka'ya varamadan Havsa kasabasının Abalar köyünde vefat etti. Cenazesi kendi yaptırdığı Bayezid Camii türbesine defnedildi. 62 yaşında idi. Vefatı duyulunca, en çok harp yaptığı Mısır'da bile cenaze namazı kılındı. Tahta çıktığında 2.214.000 km² olan Osmanlı topraklarını 2.375.000 km² oldu.

Veziri Azamları (Başbakanları): Koca Davut Paşa, Hadım Ali Paşa, Hersekzade Ahmed Paşa, İkinci İbrahim Paşa, İshak Paşa ve bir yangında ölen Mesih Paşa.

Şeyhülislâmları: Molla Gürani, Molla Abdülkerim ve Zembilli Ali Efendi.

Kaptan-ı Deryaları: Küçük Davud Paşa, Hersekzade Ahmed Paşa, İskender Bey, Hacı Mesih Paşa, Güveği Sinan Paşa ve Karanişancı Vezir Davud Paşa.

Silsile-i Saâdât-ı Nakşibandiyye'den Hâce Ubeydullah Ahrar (k.s.) Mimar İbrahim Tennuri Kayseri, Şeyh Abdullah İlâhi, Mevlâna Abdurrahman Câmi, Şeyh Ebu'I Vefa. Kesteli, Şeyh Seyyid Ahmed Neccâri, Şeyh Niyazi, (Hacı Halife) ve Abdullah Eşref İzniki İkinci Bayezid devrinde vefat etmiş büyüklerdir.

Erkek Çocukları:
Mahmud, Ahmed, Şehinşah, Yavuz Sultan Selim, Mehmed. Korkud, Abdullah, Alimşah.

Kız Çocukları:
Aynişah, Gevher Mülük Sultan, Hatice Sultan, Selçuk ve Hüma Hatun.
YAVUZ SULTAN SELİM


Babası: İkinci Bayezid
Annesi: Gülbahar Hatun
Doğumu: 10 Ekim 1470
Vefatı: 22 Eylül 1520
Saltanatı: 1512 – 1520 (8) sene

Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli ve omuzları arası geniş yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü ve çatık kaşlı, uzun bıyıklı yiğit bir padişah idi. Sert tabiatlı ve cesurdu. Bu yüzden muharebeyi Çok severdi.



Kuvvetli bir ilim tahsili yapmıştı. Edebiyata merakı vardı. Birçok Farsça Şiirler yazmıştır. Şiirleri en yüksek bir divan şairi kadar kuvvetlidir. Geniş bir kültür ve siyasete sahipti. Harpten hoşlanmakla beraber Çok ince bir ruha da sahipti. İran’a yaptığı seferde Şah İsmail'i 12 saatte perişan etti. Şah İsmail'in iki karısı da esir oldu. Ordugâhtaki hazine ve altın taht ele geçirildi. İran'ın o zamanki başşehri Tebriz'e girdi. 2500 km.lik bir yolu yürüyerek gelip böyle parlak bir zafer kazanmak tarihte eşine az rastlanır şeylerdendir. Adana, Gaziantep, Hatay, Urfa, Diyarbakır, Mardin, Sürt, Muş, Bingöl, Bitlis, Tunceli vilâyetlerini Osmanlı topraklarına kattı. Dulkadir Beyliği'ni, Musul, Kerkük ve Erbil'i Osmanli hudutlarına dâhil etti. Eyyübi Melikliği'ni aldı.1516'da Mısır seferine çıktı. 27 Temmuz'da Ramazanoğulları Beyliği'ni ilhak etti. 24 Ağustos'ta Mısır Memlükleri ile Mercidabık Ovasında karşılaştı. Memlükleri kesin bir şekilde mağlub etti. 28 Ağustos'ta Haleb'e girdi. 29 Ağustos 1516'da bütün mukaddes emanetler İstanbul'a getirildi. Suriye, Lübnan ve Filistin tamamen fethedildi. Kendi zamanına gelinceye kadar hiçbir hükümdarın göze alamadığı bir işi yaptı ki koskoca Sina Çölü'nü 13 günde geçti. Birinci Cihan Harbinde, yeni tekniğin verdiği imkânlarla bu çöl 11 günde geçilebilmiştir. (Türkiye Tarihi, Yılmaz Öztuna, Hayat Yayınları) 22 Ocak 1517'de Memlükleri Ridaniye'de tekrar yendi ve Kahire fethedildi. Yavuz, Memlük sultanının cenazesini bizzat omuzlarında taşıdı. Kahire'nin fethinden sonra İstanbul'a gelen Mısır uleması ile Türk uleması Yavuz'un halife olmasını kararlaştırdı. Daha sonra Halife Üçüncü Mütevekkil Ayasofya Camiinde minbere çıkarak Yavuz'un hilâfetini ilân etti. Mütevazı hükümdar, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı.

22 Eylül 1520'de Aslan Pençesi denilen bir çıban sebebi ile vefat etti. Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Oğlu Kanuni Süleyman, Fatih Cami'inde namazını kıldıktan sonra, Sultan Selim Cami avlusundaki türbeye defnettirdi. Tahtı devraldığında 2.375.000 km² olan Osmanlı topraklarını 6.557.000 km² çıkarmıştır. Bu büyük fütuhatı ise sadece 4 seneye sığdırmıştır. Mevahib sahibi Şeyh İmam Ahmed Kastalâni, Emir Buhâri ve Reisü'I Hattâtıyn Şeyh Hamdullah, Yavuz Sultan Selim zamanında vefat eden şahsiyetlerdir.

Erkek Çocukları: Kanuni Sultan Süleyman.
Kız Çocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Şah Sultan.
KANUNİ SULTAN SÜLEYMAN


Babası: Yavuz Sultan Selim
Annesi: Hafsa Hatun
Doğumu: 27 Nisan 1495
Vefatı: 7 Eylül 1566
Saltanatı: 1520 – 1566 (46) sene

Kanuni Sultan Süleyman, Trabzon'da dünyaya geldi. O sırada babası orada vali idi. Babası O'nu küçük yaştan itibaren çok titiz bir şekilde yetiştirmeye başladı ve emsali görülmeyen bir terbiye ve tahsil ile yetiştirildi. 26 yaşında padişah oldu.



Çok ciddi ve vakurdu. Teenni ile hareket ederdi. Yapacağı işler hakkında hiç acele etmez, gayet geniş düşünür ve verdiği emirden geri dönmezdi. İs başına getireceği adamların kabiliyet derecelerine göre vazife verirdi. Kanüni'nin yüzü yuvarlak, gözleri elâ, kaşları arası biraz açık, doğan burunlu, uzun boylu ve seyrek sakallı idi. Azim ve irade sahibiydi. Devri Türk hakimiyetinin kemale ulaştığı bir devir olmuştur. Kendisine Kanüni denmesi, yeni kanunlar icad etmesinden değil, mevcut kanunları yazdırtıp çok sıkı bir şekilde tatbik etmesinden dolayıdır. Zamanında İngiltere Kralı. Vlll.Henri, İstanbul'a bir heyet gönderip, adalet mekanizmasının nasıl işlediğini tetkik ettirerek kendi memleketine örnek almıştır. Avrupa tarihçilerinin Muhteşem Süleyman dedikleri büyük hükümdar, büyük dedesi Fatih gibi sayısız seferlere bizzat kendisi iştirak etmiştir.

Zamanında cereyan eden mühim hadiselerden bazıları şunlardır:1522 senesinde Rodos'u aldı. Fransa KraIının yardım isteğini kabul ederek Alman İmparatoruna bir mektup yazdı ve Alman İmparatoru, Birinci François'i serbest bıraktı.1526'da Mohaç Muharebesi ile Macaristanı ortadan kaldırdı. Budapeşte'yi fethetti.1529'da Viyana'yı kuşattı. 1532'de Avusturya seferine çıktı. 1533'te Almanya ile anlaşma imzalandı. 1537'de Otranto fethedildi. Ancak, Venedik Savaşı sebebiyle daha sonra ordu Otranto'dan çekildi. 1543'de Estergon, İstoini ve Belgrad'ı fethetti. Barbaros kardeşler Akdeniz'de yenmedik donanma bırakmadılar ve Kuzey Afrika'yı alarak Osmanlı topraklarına bağladılar. Kırım Hanları, Moskova'ya kadar ilerlediler. Hint Okyanusu'na donanma gönderilerek oradaki Müslümanlara yardımlarda bulunuldu. Sudan ve Habeşistan'da fetihler yapıldı.1548'de Tebriz dördüncü defa alındı. Osmanlıların en büyüklerinden birisi olan Muhteşem Padişah 7 Eylül 1566 günü savaş meydanında iken ahiret âlemine irtihal etti. Oanda Zigetvar kuşatmasını idare ediyordu.

Vefatında 71 yaşını 4 ay 10 gün geçiyordu. 46 sene padişahlık yaptı. Büyük bir devlet adamı ve ünlü bir şairdi. Meşhur şiirlerinden birisi şudur:

Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi.
Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi.
Saltanat dedikleri bir cihân kavgasıdır.
Olmaya baht ü saadet dünyada vahdet gibi.

Babasından 6.557.000 km² olarak devraldığı İmparatorluğun topraklarını, 14.893.000 km² ye çıkarmıştı. Cenaze namazını Şeyhülislâm Ebussuud Efendi ve Nakibü'I - Eşraf Taşkentli Muhterem Efendi kıldırmıştır. Süleymaniye Camii avlusundaki türbesinde gömülüdür.

Silsile-i Saadâd'tan Hâce Muhammed Zâhid Bedahşi (k.s.) Hazretleri, Şeyh Sünbül Sinan, İbrahim Gülşeni, Şeyh Hamidullah'ın oğlu Hattat Mustafa'Dede, Kara Davud, Beyzavi'ye haşiye yazan Şeyhzade, Humayünnâme sahibi Alâaddin, Mülteka sahibi İbrahim Halebi, Şahidi İbrahim Dede, Ahteri sahibi Mustafa Efendi, Lügat sahibi Nimetullah Efendi, Şeyh Merkez Efendi, Kırklardan Hızır Efendi ve İşbah müellifi İbni Neciym, Kanüni devrinde yaşamış ve yine o devirde vefat etmiş büyüklerdir.

Erkek Çocukları:

İkinci Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa.

Kız Çocukları:
Mihrimah Sultan, Raziye Sultan.
SULTAN İKİNCİ SELİM


Babası: Kanuni Sultan Süleyman
Annesi: Hürrem Sultan
Doğumu: 28 Mayıs 1524
Vefatı: 15 Aralık 1574
Saltanatı: (1566–1574) (8) sene

İkinci Selim, orta boylu, alnı açık, mavi gözlü, ince kaşlı ve sarışın bir padişahtı. Zamanında cereyan eden mühim hadiselerden bazıları şunlardır: Komşu devletlerle sulh anlaşmaları yapıldı. Endonezya’ya denizden sefere çıkıldı.



Hindistan ve civarındaki Müslüman hükümdarlara istekleri üzerine yardımlarda bulunuldu. Bir Türk gölü haline gelen Akdeniz'deki Kıbrıs korsanları, devamlı devletin donanmasına ve ticaret gemilerine zarar verdiğinden Kıbrıs'ın fethine karar verildi. Lala Mustafa Paşa tarafından Kıbrıs bir buçuk sene içinde tamamen fetholundu. Kıbrıs'ın imdadına gelen haçlı donanması İnebahtı'da ki Türk donanmasını yakınca, padişah üzüntüsünden günlerce uyuyamadı. Çok kısa bir zaman sonra eski donanmadan kat kat üstün yeni bir donanma yapılıp yine Akdeniz'e açıldı. Bir sene içinde tam 158 gemi ile yeni donanma denize açılınca, Venedikliler sanki galip değil de mağlup bir devletmişçesine bir anlaşma imzalamak mecburiyetinde kaldılar. Ayasofya Camii yeniden onarıldı. Selimiye Camii o devrede inşa edildi. Kırım Hanlığına, Rusya seferine Çıkma izni verildi ve Rusya vergiye bağlandı. Tunus şehri fethedildi ve bütün Tunus, Osmanlı topraklarına katıldı. İkinci Selim de babası gibi şairdi. Şaheser bir beyti:

Biz bülbül-i muhrık-ı dem-i şekvayı firâkiz
Ateş kesilir geçse sabâ gülşenimizden.

Son devrin ünlü şairlerinden Yahya Kemal, İkinci Selim'in bu beyti için, Selimiye kadar güzel bir Şiir, demiştir. Babasından 14.892.000 km. kare olarak devraldığı İmparatorluk topraklarını, 15.162.000 km. kare olarak bırakmıştır. 15 Aralık 1574 günü vefat etmiş, dedesi Yavuz gibi ancak sekiz sene padişahlık yapmıştır. Ayasofya'daki türbesine gömülmüştür. (Allah rahmet eylesin.)

Ebussuud Efendi, Şeyh, Mehmed Âşık Efendi, Kastamonulu Şeyh Şaban Efendi, Birgili Mehmed Efendi, Şakâik'a zeyl yazan Âşık Çelebi ve Kınalızade Ali Efendi, Sokollu Mehmed Paşa, İkinci Selim devrinde vefat eden büyüklerdir.

Erkek Çocukları:
Üçüncü Murad, AbdulIah, Osman, Mustafa, Süleyman, Mehmed, Mahmud, Cihangir.

Kız Çocukları:
Fatma Sultan, Şah Sultan, Cevherhan Sultan, Esma Sultan.
SULTAN ÜÇÜNCÜ MURAD


Babası: İkinci Selim
Annesi: Nurbânu Sultan
Doğumu: 4 Temmuz 1546
Vefatı: 16 Ocak 1595
Saltanatı: 1574 – 1595 (21 ) sene

Üçüncü Murad, orta boylu, değirmi yüzlü, kumral sakallı, elâ gözlü ve beyaz tenli bir padişahtı. Çok cömertti, herkese yardım etmeyi severdi.

Zamanında cereyan eden mühim olaylar: Venedik'le anlaşma yenilendi.



Portekiz'le Vâdisseyl muharebesi yapıldı ve Portekizliler kesin bir şekilde mağlüb edildi. İspanya'ya karşı İngiltere'ye yardımlar yapıldı. Lehistan kraIının tayininde çıkan mücadele kazanıldı ve 1577'de Lehistan devleti de Osmanlılara tâbi oldu.1511'de Osmanlı tabiiyetinde bulunan Kırım Hanlığı Rusya'ya harb ilân etti. Moskova'ya kadar ilerleyerek Rusya'yı vergiye bağladı.1578'de İran'la savaşlar başladı. Çıldır Zaferi elde edildi, Tiflis ve Şirvan fethedildi. Hazar Denizine kadar Osmanlı hakimiyetine alındı. Tarihte meşhur Tiflis müdafaası yapıldı. Kaledeki bir avuç asker kedi ve köpeklere varıncaya kadar yiyerek kaleyi teslim etmediler.27 günde Kars Kalesi yapıldı 1583'de Meşâleler Zaferi kazanıldı ve Revan fethedildi.

1585'de Tebriz dördüncü defa fethedildi. Gence şehri alındı.1590'da İran'la sulh yapıldı. 1593'de Almanya'ya harb ilân edildi.1594'de Yanıkkale fethedildi. Bu devirde Osmanlı topraklarının genişliği 19.902.000 km² ye yükseldi. Osmanlı İmparatorluğu en geniş toprağa bu zamanda sahip bulunuyordu.

Üçüncü Murad 16 Ocak 1595'de 49 yaşında iken vefat etti. Ayasofya Camii avlusuna gömüldü. (Allah rahmet eylesin.)Beşiktaş'taki Yahya Efendi Türbesini O yaptırmıştı. Fethiye Camiini de kiliseden camiye o çevirmişti. Beyzavi Tefsirine Hâşiye yazan Sinan Efendi (H. 986), Seyh Üftâde Hazretleri (H.989), Ahi Çelebi, Uryani Mehmed Dede ve Şakâik'a zeyl yazan Lütfi Mustafa Efendi, Molla Cami'ye şerh yazan Muharrem Efendi, Gülistan'a şerh yazan Sam'i Efendi, Vankulu Lügatının sahibi Mehmed Vani Efendi (H. 1000) bu devirde vefat eden büyüklerdir.

Erkek Çocukları:
Üçüncü Mehmed, Selim, Bayezid, Mustafa, Osman, Cihangir, Abdullah, Abdurrahman, Abdullah, Hasan, Ahmed, Yakub, Alemşah, Yusuf, Hüseyin, Korkud, Ali,İshak, Ömer, Alaüddin, Davud.

Kız Çocukları:
Ayşe Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Fahriye Sultan.
SULTAN ÜÇÜNCÜ MEHMED


Babası: Üçüncü Murad
Annesi: Safiye Hatun
Doğumu: 26 Mayıs 1566
Vefatı: 21 Aralık 1603
Saltanatı: 1595 – 1603 (8) sene

Üçüncü Mehmed, Manisa'da doğdu. Çok kuvvetli bir ilim tahsili yaptı. Orta boylu, kumral saçlı ve güzel yüzlü idi. Dinine çok bağlıydı ve tasavvufa da çok merakı vardı. Hz. Peygamberimizin mübarek ismi anılınca, saygı için derhal ayağa kalkardı.



İsmini Fatih'e benzemesi için dedesi Kanuni, "Mehmed" koymuştur. Üçüncü Mehmed devri, Osmanlı İmparatorluğunun duraklama devrine rastlar. Nitekim Avrupa topraklarında, Devleti Aliyye, birçok kalelerini Avrupalılara teslim eder. Sadrazam Koca Sinan Paşa'nın başarısızlığını gören Üçüncü Mehmed, bizzat sefere çıkmış, Haçova Meydan Savaşını Avrupalılara karşı kazanmış ve Eğri Kalesini fethetmiştir. Tarihte Eğri Fatihi diye anılır. Bu devirde Türkiye İran yeniden savaşa başlamıştır. Vezirlerin ve ulema sınıfından bazı kimselerin, adam kayırmaları, ehliyetsiz oldukları halde birçok kimseleri ehliyetli ve üstün kabiliyetli olarak padişaha tavsiyede bulunmak İçin, padişahı ve Devleti Aliye yi güç durumlarda bırakmıştır. Üçüncü Mehmed, zamanında çıkan iç isyanlarla (Celâli İsyanları ile) uğraşmış, dışarıda ise topraklar kaybedilmiştir. Meşhur Kanije Kalesi müdafaası, Tiryaki Hasan Paşa tarafından bu devirde yapılmıştır. Üçüncü Mehmed genç yaşında iken 1603 senesinde vefat etmiştir. Üçüncü Mehmed de şâirdi ve Adli mahlasıyla şiirler yazmıştır. Şiirlerinden birisi de şöyledir:

Yokdurur zulme rızamız, adle biz mâilleriz.
Gözleriz Hakkın rızasını emrine kaailleriz.
Arifiz, âyine-i âlem - nümadır gönlümüz.
Rüzgârın cünbüşünden sanmayın gaafilleriz.
Püse-i aşk içre Adli kaal ezelden kalbimiz,
Gıll-ü gışdan hâliyiz, âlemde sâfi dilleriz.

Silsile-i Saadâd'tan Mevlânâ, Muhammed Hâcegi Emkengi (H.1008) ve Mühammed Bâki Billah Hazretleri (H. 1013), Şâir Bâki (H. 1008), Haşimi Osman Efendi (H.1004), Tezkire sahibi Hasan Çelebi Efendi (H.1013) Üçüncü Mehmed devrinde vefat eden büyüklerdir.

Erkek Çocukları: Birinci Ahmed, Birinci Mustafa, 5elim, Mahmud.
Kızlarının isimleri bilinmiyor.

SULTAN BİRİNCİ AHMED


Babası: Üçüncü Mehmed
Annesi: Handan Sultan
Doğumu: 18 Nisan 1590
Vefatı: 22 Kasım 1617
Saltanatı: 1603 1617 (14) sene

Birinci Ahmet, Kanuni'den sonra devlet işleri ile bizzat kendisi uğraşan çok gayretli bir padişahtı. Çok sade giyinirdi. Çocuk denecek yaşlarında bile almış olduğu kararlar mükemmeldi. Daima ilim ve irfan sahibi büyük zatlarla istişare eder, onlara akıl danışırdı. Birinci Ahmet, 14 yaşında padişah oldu.



14 sene padişahlık yaptı ve on dördüncü Osmanlı padişahıdır. Çok mükemmel bir tahsil görmüştür. Aynı zamanda iyi bir şairdi. Bahti mahlasıyla yazdığı şiirlerinden teşekkül eden bir divanı vardır.

Dinine çok bağlı bir Müslüman hatta büyük bir veli idi. Altı büyük minareli ve 16 şerefeli Sultanahmet Camiini bina ettirdi. Peygamberimiz Hz. Muhammed Efendimize (s.a.v.) bağlılığı o kadar ileri idi ki, Efendimiz Hazretlerinin mübarek ayak izlerinin resmi içine bir şiir yazmış ve o şiiri kavuğunda ölünceye kadar taşımıştır. O şiir ise şudur:

N'ola tâcım gibi başımda götürsem dâim
Kadem-i resmini ol Hazreti şâhı Rusülün.
Gül-i Gülzâri Nübüvvet, o kadem sahibidir.
Ahmedâ durma yüzün sür kademine ol gülün.

Kâbe'nin örtüleri bu devirde İstanbul'dan gitmeye başladı. Bu zamana kadar ise Mısır'dan gönderiliyordu. Sultan Ahmet tahta çıktığında, Osmanlı Devleti, içte Celâli isyanları, doğuda İran ve batıda Almanya ve müttefikleri ile savaş halinde idi. Almanya fena şekilde hırpalandı ve sulh istedi. Zitvatorok Antlaşması imzalandı. 1611 senesinde Celâli isyanları tamamen bastırıldı. Sıra üçüncü gaile olan İran'a geldi. Nihayet İran ile de antlaşma yapıldı. Akdeniz'de çok mühim deniz muharebeleri kazanıldı.1605'de Estergon ve Uyvar fethedildi. Aynı sene son derece başarılı bir Avusturya seferi yapıldı. Macaristan Kralına taç giydirildi. Denizlerde Malta seferi yapıldı. Sultan Ahmed 1617 senesinde vefat etti. Sultanahmed Camii yanındaki türbesine defnedildi.

Tesâniyi sahibi Mevlâna Aliyyül Kaari (H.1014), Muğnillebib şârihi Şeyh Ebü Abdullah Muhammed (H. 1018), Hattat Hasan Çelebi Üsküdari (H. 1023) ve Karaca Ahmed (H. 1024)Sultan Ahmet devrinde vefat etmiş büyük zatlardır.

Erkek Çocukları: İkinci Osman, Dördüncü Murad, Sultan İbrahim, Bayezid, Süleyman, Kasım, Mehmed, Hasan, Selim, Hanzâde, Ubeyde.

Kız Çocukları: Gevherhan Sultan, Ayşe Sultan, Fatma Sultan, Atike Sultan.
SULTAN BİRİNCİ MUSTAFA


Babası: Üçüncü Murad
Annesi: Handan Hanım
Doğumu: 1592
Vefatı: 20 Ocak 1639
Saltanatı: 1617–1623 (5) Sene

Birinci Mustafa güzel yüzlü seyrek sakallı, sarı benizli ve iri gözlü bir padişah idi. Akli muvazenesi bozuk olduğu halde tahta çıkarıldı. Fakat saltanatı üç ayı henüz geçmişti ki, Şeyhülislâmın fetvası üzerine tahttan indirildi.



Yerine İkinci Osman (Genç Osman) tahta çıktı.1622 senesinde yine bir entrika ile tahtan indirilen Genç Osman’ın yerine tekrar (Mustafa I) geçti. Yedikule'de şehid edilen Genç Osman'ın yerine ikinci defa tahta çıkarıldı. Hâlbuki akli muvazenesi yine yerinde değildi. Zamanında tarihteki meşhur Sultanahmed vakası meydana geldi. Halktan bir yiğit "Sultan Osman'ı niçin öldürdünüz?" diye askerlerin üzerine yürüdü. Çeşitli manevralarla tam 80 kişinin ölmesine sebep oldu. Bir müddet sonra Kapukulu sipahileri ayaklandı. Genç Osman'ı öldürdüğü bilinen Davut Paşa idam edildi. Handan Sultan 8 Ocak 1623 tarihinde devlet erkânını toplanarak karar verip aklen yetersiz olan İkinci 20 Ocak 1639 Mustafa'yı tahttan indirdiler. Şeyhülislâm Es'ad Efendinin, tahttan indirilmesine vermiş olduğu Fetvasında: Akli dengesi bozuk olanın Hilafeti Caiz olmaz dedi.

Vefatında 47 yaşında idi.

Çocuğu yoktu.
İKİNCİ SULTAN OSMAN (GENÇ OSMAN)


Babası: Birinci Ahmed
Annesi: Mahfiruz Haseki Sultan
Dogumu: 3 Kasım 1604
Vefatı: 10 Mayıs 1622
Saltanatı: 1617 – 1622 (5) sene

Genç Osman İstanbul’da dünyaya geldi. Annesi onun yetişmesi için çok titiz davrandı. İyi bir terbiye ve tahsil yaptırdı. Genç Osman zeki ve enerjik bir padişahtı. Bıyıkları henüz terlememiş olan İkinci Osman sima itibarı ile çok güzeldi.



26 Şubat 1618 senesinde, amcası Birinci Mustafa akli yetersizliği sebebiyle ve ulemanın fetvası üzerine tahttan indirilince padişah oldu. Çocuk yaşta olmasına rağmen mükemmel ve muazzam plânları vardı. Büyük Lehistan seferine bizzat katılarak başkomutanlık yaptı. Atılgan, cesur ve gözü pek olan bu padişah yaşasaydı ikinci bir fatih olurdu diyenler vardır. Aynı zamanda hattat ve şairdi. Bir beyti de şudur:

Niyetim hizmet idi saltanat ve devletime,
Çalışır hasıd ü bedhah aceb nekbetime.

Çok büyük emeller ve plânlar üzerinde duran genç padişaha hasedcilerin hasedi kabardı. Kendisine plânlarını tatbik etmesinde yardım edecek bir vezir veya bir sadrazam bulamadı. Tarihte eşine az rastlanır bir fecaatle tahttan indirilerek Yedikule Zindanlarında boğdurularak sehid edildi. Aynı sene içinde İstanbul Boğazı donmuş, İstanbul’dan Üsküdar'a yaya olarak geçilmişti. Yine aynı sene güneş tutulma hadisesi, vaki olmuştu. Babası Birinci Ahmed'in, Sultan Ahmed Camii yanındaki türbesine defnedildi. (Allah rahmet eylesin.)

Şair Nevi, onun vefatı üzerine şunları yazdı:
Bir şah-ı âlişan iken, şah-ı cihana kıydılar.
Gayretli, genç aslan iken, şah-ı cihanda kıydılar.
Gazai bahadır Han idi, âli nesli sultan idi.
Namıyla Osman Han idi, şah-ı cihana kıydılar.

Molla Ganim Bağdadî ve Şeyh Ebu'l Gays bu devirde vefat etmişlerdir.

Erkek Çocukları: Ömer, Mustafa.
Kız Çocuğu: Zeyneb Sultan.
SULTAN DÖRDÜNCÜ MURAT


Babası: Birinci Ahmet
Annesi: Kösem Sultan
Doğumu: 27 Temmuz 1612
Vefatı: 9 Şubat 1640
Saltanatı: 1623 – 1640 (17) sene

Dördüncü Murad İstanbul'da doğdu. İyi bir tahsil gördü. Çok kuvvetli bir vücuda sahipti.200 okkalık gürzleri rahatça kaldırabiliyordu. En kuvvetli yaylar çeker, çok uzaklara cirit atardı. Attığı oklar ile kalkanları bile delebiliyordu.



Çok küçük yaşta padişah oldu. Bir müddet devlet işlerine bakamadı. Devrinde 1624 ve 1625 senelerinde Anadolu'ya iki sefer yapıldı. Celâli isyanları bastırıldı. Çok değerli bir şair olan padişahın daha çocuk yaşta iken Bağdat’ı muhasara eden ve padişahtan yardım isteyen sadrazama verdiği manzum cevap çok meşhurdur:

Hâfızâ Bagdat'a imdad etmeye er yok mu dur?
Bizden istimdad edersin sende asker yok mudur?

Genç Osman zamanındakinin bir benzeri olan ayaklanmayı çok büyük bir ustalıkla bastırdı ve tesirsiz hale getirdi. Çok tesirli bir nutukla asilere bile kendi lehinde tezahürat yaptırdı. Sonradan da bu entrikaları çevirenleri birer ikişer yakalatıp idam ettirdi.1633 senesinde tütün yasağı koydu. 1634'de içkiyi yasakladı. Devlete bağlılığı olmayan herkesi idam ettirdi. Düzenlediği bir doğu seferinde Bağdatı fethetti ve 1638'de Bağdat Fatihi unvanını aldı.

İstanbul'da ve devletin her kesiminde bütün kabadayıları temizledi. Çok geniş bir haber alma teşkilâtı kurarak, İmparatorluğun her tarafındaki zorbaları ismen tesbit ettirdi ve sefere çıktığında geçtiği yerlerdekileri ismen çağırıp boyunlarını vurdurdu. Kâbe-i Muazzama'yı yeniden bina ettirdi. Muradi ve Şah Murad mahlasıyla şiirler yazdı. Aynı zamanda büyük bir bestekârdı. Devlet işlerine tam hâkimdi. Her şeyden haberi olurdu. Seferlerinde askerle aynı Şartlar içinde bulunur, uykusunu bile atının üzerinde yapardı. Tahta çıktığında devlet hazinesi bomboştu. Tahtı bıraktığında ise dopdolu idi. Üstün meziyetleri geniş tarih kitaplarında yeterince anlatılmaktadır.1640 senesinde hastalandı. Kendisinden ümidini kesti fakat iyi oldu. Sonra yeniden hasta düştü. 8 Şubat 1640'da 28 yaşında iken vefat etti,

Silsile-i Saadât'tan İmam-ı Rabbâni Ahmed Fârüki Serhendi (k.s.) Hazretleri (H. 1034),Altı Parmak Mehmed Efendi, Ganizâde Nâdir Efendi, Veys Efendi, Seyh Aziz Mahmud Hüdâi (H. 1038), Şeyh Abdurrahman Karabaş Veli, Şeyh İsmâil Ankaravi Dördüncü Murad devrinde vefat etmişlerdir.

Erkek Çocukları: Süleyman, Mehmet, Alâüddin, Ahmet.

Kız Çocuklar: Safiye Sultan, Gevherhan Sultan, Kaya İsmihan Sultan, Rükiye Sultan, Zeyneb Sultan, Rükiye Sultan.
SULTAN İBRAHİM


Babası: Birinci Ahmed
Annesi: Kösem Sultan
Doğumu: 5 Kasım 1616
Vefatı: 18 Ağustos 1648
Saltanatı: 1640 – 1648 (8) sene

Sultan İbrahim İstanbul'da doğdu. Uzun boylu, kuvvetli vücutlu ve kumral sakallı idi. Annesi onun iyi yetişmesi için çok gayret göstermişti. Devrinde yaşayan bazı kindar yazarların dediği gibi deli değildi.



Kardeşi Dördüncü Murad'ın vefatı üzerine tahta çıkmış ve tahta çıkışında şöyle demişti : "Elhamdülillah Ya Rabbi! Benim gibi zaif kulunu bu makama lâyık gördün. Ya Rab! Saltanat günlerimde milletimin halini hoş eyle ve birbirimizden hoşnut kıl.

Sultan İbrahim tahta çıktığında Osmanlıların hayatta kalan tek erkek ferdi idi. Bir sene sonra ancak Dördüncü Mehmed ve diğerleri dünyaya geldiler. Böylece Hanedan kesilmekten kurtuldu. İlk zamanlarında yeniçeri zorbalarıyla uğraştı. Fakat zaman geçtikçe dalkavuk vezirlerin tesiri altında kalmaktan kendini kurtaramadı. Hakkındaki çirkin iftiralar ise, padişahı şehid edenler tarafından kendilerini haklı görmeleri için uydurulmuş yalanlardı.

Sultan İbrahim çok şiddetli bir başağrısına mübtela idi. Meşhur tarihçi Peçevi ve Evliya Çelebi son senelerini Sultan İbrahim devrinde tamamlamışlardır.1645 senesinde Venediklilerle Girit savaşı başladı. Aynı sene Hanya ve Resmo fethedildi.1646'da Kandiye kalesi muhasara edildi. 1648'de Kandiye teslim oldu. Bu senede İstanbul'da yeni bir ihtilâl daha patlak verdi ve Sultan İbrahim tahtından indirilerek şehid edildi. (Allah rahmet eylesin.)

Şair Ruhi-i Bağdâdi, Fusus Şarihi Abdullah Sinobi bu devirde vefat etmiş zatlardır.

Erkek Çocukları: Dördüncü Mehmed, İkinci Süleyman, İkinci Ahmed, Orhan, Bayezid, Cihangir, Selim, Murad.

Kız Çocukları: Ümmü Gülsüm Sultan, Peykân Sultan, Atike Sultan, AySe Sultan,
Gevherhan Suttan.
SULTAN DÖRDÜNCÜ MEHMED


Babası: Sultan İbrahim
Annesi: Turhan Sultan
Doğumu: 2 Ocak 1642
Vefatı: 6 Ocak 1693
Saltanatı: 1648-1687 (39) Sene

Dördüncü Mehmed, İstanbul'da doğdu. Annesi onu çok iyi yetiştirdi. İyi bir ilim tahsili gördü. Zamanında birçok isyanlar oldu. Özellikle Yeniçeri isyanları bastırılmaya çalışıldı. Zamanında Kösem Sultan öldürüldü. Köprülü Mehmed Paşa sadrazam oldu. 1659'da Rusya'ya karşı büyük bir zafer elde edildi.



1660'da büyük İstanbul yangını oldu. 1661'de Köprülü Mehmed Paşa öldü. Yerine oğlu Fazıl Ahmed Paşa sadrazam oldu.1663'de Almanya savaşı başladı ve Uyvar fethedildi. 1664'de Serinvar Zaferi kazanıldı. Novigrad, Yenikale fethedildi. Girit'in tamamı alındı.1669'da Lehistan'a sefer açıldı. 1672'de Kamaniçe, Polonya ve Galiçya fethedildi. Lehistan ile Bucaş Anlaşması yapıldı. 1673'Dördüncü Mehmed iki defa Lehistan seferine çıktı. Başarılı bir seferden sonra Zoravno Anlaşması yapıldı. (1676)
Vefatı. 6 Ocak 1693

Silsile-i Saadât-ı Nakşibendiyye'den Şeyh Muhammed Masum (k.s.) Hazretleri (H. 1079), Şâir Cevri İbrahim Çelebi, Sarı Abdullah Efendi ve Vani Mehmed Efendi bu devirde vefat etmişlerdir.

Erkek Çocukları: İkinci Mustafa, Üçüncü Ahmed, Ahmed, Bayezid.
Kız Çocukları: Hatice Sultan, Safiye Sultan, Ümmü Gülsüm Sultan, Fatma Sultan.
SULTAN İKİNCİ SÜLEYMAN


Babası: Sultan İbrahim
Annesi: Saliha Dilâşub Sultan
Doğumu: 15 Nisan 1642
Vefatı: 22 Haziran 1691
Saltanatı: 1687-1691 (4) sene

İkinci. Süleyman, İstanbul'da doğdu. Annesi tarafından titizlikle yetiştirildi. Orta boylu, kır sakallı, şişman ve halim selim bir padişahtı.

Padişah olduğu sırada askeri zorbaların ortalı karıştırması üzerine büyük temizli girişti. Asayişi kısmen de olsa temin etti.



Devleti çok kötü şartlar içinde iken teslim aldı. Dördüncü Mehmed devrinde Almanların eline geçen birçok yerleri geri aldı. Cesur, dindar, vatansever, merhametli ve nazikti. Rüşvet ve sefahata son derece düşmandı. Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'yı büyük muhalefetlere rağmen sadrazam tayin etti. Devrinde Lehistan, Rusya, Almanya ve Venedik'le aynı anda savaşıldı. Lehliler ve Ruslara karşı kesin zafer elde edildi. Venedikliler durduruldu. Almanlardan Belgrad, Sırbistan'ın tamamı, Niş, Vidin ve Semendire tekrar alındı. (1690) İkinci Süleyman, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa'yı bu başarılarından sonra İstanbul'a döndüğü zaman sevincinden ağlayarak karşıladı. Bizzat kendi hırkasını çıkarıp ona giydirdi.

1691'de Macaristan fethedilmek üzere yeniden sefere çıkıldı. İkinci Süleyman, 3 yıl yedi ay 4 gün padişahlık yaptı. 49 yaşını geçiyordu ki, tutulmuş olduğu bir hastalıktan öldü. Ölüm hastası iken İslâm ordusunu Avrupa seferine uğurluyordu. Cenazesi İstanbul'a getirildi ve Kanuni Sultan Süleyman Türbesine defnedildi. (Allah rahmet eylesin.) Debbağzade Mehmed Efendi, Hacı Feyzullah Efendi, Feyzullah Fevzi Efendi gibi kıymetli şahsiyetler devrinde Şeyhülislâmlık yapmışlardır. Meşhur hattat Hafız Osman Efendi, Bestekâr Dede Efendi ve Itri Efendi gibi dehalarda devrinde yaşamışlardır. Silsile-i Saadât-ı Nakşıbendiyye'den Şeyh Seyfüddin Arif (k.s.) Hazretleri (H. 1098), Atpazarlı Şeyh Osman Fazlı (H. 1102) bu devirde vefat etmişlerdir.

Çocuklarının isimleri bilinmiyor.
SULTAN İKİNCİ AHMET


Babası: Sultan İbrahim
Annesi: Hatice Muazzez Sultan
Doğumu: 25 Şubat 1643
Vefatı: 6 Şubat 1695
Saltanatı: 1691 - 1695 (4) sene

İkinci Ahmed İstanbul'da doğdu. Annesi onun terbiyesi ve tahsili ile sıkı bir şekilde meşgul oldu. Son derece faal ve her işi bizzat idare etmek isteyen biriydi. Yazı yazma kabiliyeti çok üstündü. Kendisi birçok Kur'an-ı Kerim yazmıştır. Arapça ve Farsça lisanlarına vakıftı. Devlet işlerini çok yakından takip eder, hasta bile olsa divan toplantılarına katılırdı.



Şairlere ve Şiirlere düşkündü. Fazıl Mustafa Paşayı Sadrazamlıkta bıraktı. Salan kamen Meydan Muharebesinde, Köprülü Fazıl Mustafa Paşa şehid düştü. (1691) Venediklilerle Hanya'da Şiddetli çarpışmalar yapıldı ve Hanya Zaferi elde edildi. (Ağustos 1692)1693 senesinde İstanbul'da iki yangın oldu ve 5000 tane bina yandı. Almanlar aynı sene Belgrad'ı muhasara ettiler ve 10.000 ölü vererek çekildiler. 21 Eylül'de Sakız düştü.

İkinci Ahmed 6 Şubat 1695 senesinde Edirne'de vefat etti. Cenazesi, ağabeyi İkinci Süleyman gibi İstanbul'a getirildi ve Kanuni Sultan Süleyman Türbesine gömüldü.

Şeyh Selami Ali Efendi, Şeyh Muhammed Niyazi-i Mısri (H. 1105) bu devirde vefat etmişlerdir.

Erkek Çocukları: İbrahim, Selim.

Kız Çocukları: Atike Sultan, Hatice Sultan, Asiye Sultan.
SULTAN İKİNCİ MUSTAFA


Babası: Dördüncü Mehmed
Annesi: Emetullah Rabia Gülnüş Sultan
Doğumu: 5 Haziran 1664
Vefatı: 29 Ocak 1704
Saltanatı: 1695 - 1703 (8) sene

İkinci Mustafa, İstanbul'da dünyaya geldi. Kuvvetli bir ilim tahsili yaptı. Tahta geçtiğinin üçüncü günü yapacağı işleri anlatan bir yazı neşretti. Yazısında : "Zevk, sefa ve rahatı kendimize haram eylemişizdir." diyordu.



Yine vezirlerinden birine yazmış olduğu yazı şöyledir: "Bana ağırlık ve hazine lâzım değil. Yerine göre kuru ekmek yerim. Vücudumu din uğruna harcarım. Sıkıntının her çeşidine sabrederim. Milletime hizmet tamam olmadıkça, seferden dönmem. Elbette sefere bizzat kendim giderim."

Devrinde Sakız Adası yeniden alındı. Çok kıymetli deniz zaferleri kazanıldı. 1695'de Lugoş Zaferi kazanıldı. Rus Çarı Büyük Petro Azak'ta hezimete uğratıldı. Fakat bir sene sonra Azak düştü. 1696'da Azak Kalesindeki 500 asker 100.000'lik Rus Ordusuna iki ay dayandı. Almanlara karşı Olaş Zaferi kazanıldı. Lehistan, Alman ve Venedik cephelerinde büyük ve kesin başarılar kazanıldı. Fakat Zenta Bozgunu diye tarihe geçen ve 30.000 Türk askerinin şahadetiyle neticelenen elim hadise bu devirde meydana geldi.1699'da Karlofça Anlaşması yapıldı. 1703'te İstanbul'da isyan oldu. İsyan büyüdü ve İkinci Mustafa tahttan indirildi. 4 ay sonra da vefat etti. Vefatında 39 yaşında idi. İstanbul'da Yeni Cami yanındaki türbesine gömüldü. Maruf ve meşhur Hattat Hafız Osman Efendi (H. 1110), Emirler Şeyhi Seyyid Mehmed Efendi bu devirde vefat etmişlerdir.

Erkek Çocukları: Birinci Mahmud, Üçüncü Osman, Üçüncü Ahmed, Küçük Ahmed, Hüseyin, Selim, Mehmed, Murad, Osman.

Kız Çocukları: Ümmügülsüm, Ayşe, Emetullah, Emine, Rukiye, Safiye. Zahide, Atike, Fatma, Zeyneb, Zahide.
SULTAN ÜÇÜNCÜ AHMED


Babası: Dördüncü Mehmed
Annesi: Emetullah Rabia Gülnüş Sultan
Doğumu: 31 Aralık 1673
Vefatı: 1 Temmuz 1736
Saltanatı: 1703 - 1730 (27) sene

Üçüncü Ahmed, uzun boylu, kara gözlü, doğan burunlu ve buğday benizli idi. Hattat ve şâirdi. Necib mahlasıyle şiirler yazmıştır. Musikiden de fevkalade anlardı.



Devrinde Oran Şehri İspanyollardan alındı. 1711 senesinde Prut seferine çıkıldı. Prut Ovasında Rus Ordusu feci şekilde kıstırıldı ve Rusya ile anlaşma yapıldı. İsveç Kralının 4 senelik misafirliği de bu devire rastlamıştır.

Azak Ruslardan geri alındı. 1715'de Mora seferi yapıldı ve Mora Venediklilerden geri alındı. 1718'de Almanya ve Venedikle Pasorofça sulhü yapıldı. Lâle Devri denilen meşhur devir bu tarihten sonra başladı.1722'de Dağıstan Türk tabiiyetine girdi. Ancak 1723'de lran Savaşı başladı. Iran'ın beş büyük eyaleti işgal edildi. Hemedan Anlaşması 1727'de yapıldı. Sonradan İranlılar işgal edilen yerlerin bir kısmını geri aldılar. Yine 1727'de ilk Türk Matbaası açıldı.

28 Eylül 1730'da Patrona Halil İsyanı oldu. Üçüncü Ahmed durumun vehametini anladı ve yeğeni Birinci Mahmud'u padişahlığa oturttu.

Bir müddet sonra da 62 yaşında olduğu halde vefat etti.

Silsile-i Saadât-ı Nakşıbendiyye'den Şeyh Muhammed Nüru'I - Bedvani (k.s.) Hazretleri .(H. 1135), Üsküdarlı Şeyh Mehmed Nasühi Efendi, Ruhul Beyan sahibi Bursa'lı Şeyh İsmail Hakkı Celveti Hazretleri (H. 1137) Üçüncü Ahmed devrinde vefat etmişlerdir.

Erkek Çocukları: Birinci Abdülhamid, Üçüncü Mustafa, Süleyman, Bayezid, Mehmed, İbrahim, Numan, Selim, Ali, İsa, Murad, Seyfeddin, Abdülmecid, Abdülmelik.

Kız Çocukları: Emine, Rabia, Habibe, Zeyneb, Zübeyde, Esma, Hatice, Rukiye, Saliho, Atike, Reyhan, Esıme, Ferdane, Nazife, Naile, Ayşe, Fatma, Emetullah, Ümmüselma, Emine, Rukiye, Zeyneb, Sabiha.
SULTAN BİRİNCİ MAHMUD


Babası: İkinci Mustafa
Annesi: Saliha Valide Sultan
Doğumu: 2 Ağustos 1696
Vefatı: 13 Aralık 1754
Saltanatı: 1730 - 1754 (24) sene

Birinci Mahmud küçük yaştan itibaren çok kıymetli hocalardan ilim tahsil etmeye başladı. Çok azimkâr ve sebatkâr bir padişahtı. Devrindeki en değerli kimseleri seçip iş başına getirdi. Padişah olduktan sonra ilk önce Patrona Halil ve maiyetindekileri ortadan kaldırdı. Üstün karakterli bir şahsiyetti.



"Sebkâti" mahlasıyla şiirleri ve aynı zamanda büyük kıymete haiz besteleri vardı. Devrinde pek çok sadrazam değişmeleri olmuştur. 1750 senesinde İstanbul'da hem büyük bir yangın ve hem de zelzele oldu. İstanbul'un büyük camileri hasar gördü ve derhal tamir ettirdi. Yangında dükkân ve evleri yananların zararlarını kendisi karşıladı. Ev ve dükkânları yeniden yaptırıp sahiplerine teslim etti.1737'de Almanya ile savaşa başlandı.1739'da Belgrad Anlaşması yapıldı ve Belgrad alındı. İran kesin bir yenilgiye uğratıldı. 1736 senesinde İran'la İstanbul Anlaşması yapıldı. Anlaşmadan sonra İran'lılar birçok yerleri geri aldılar. Nihayet savaş 1746 senesinde sulh yapılarak neticelendi. İran'lılar aldıkları yerleri geri verdiler. Caferi Mezhebinin beşinci mezheb olması teklifi bu devirde Osmanlı Devleti tarafından katiyetle reddedildi. Birinci Mahmud devrinde Osmanlı İmpa ratorluğu'nun topraklarının genişliği 15.538.000 km² idi. Büyük alim ve Mektübat-ı Şerife'nin mütercimi Müstakiymzade Süleyman Saadeddin Efendi, Tokatlı Emin Efendi ve Ressam Levni bu devirde yaşamış büyüklerdir.

Birinci Mahmud 58 yaşını geçtiği bir sırada vefat etti ve Yeni Camii yanındaki babasının türbesine defnedildi.

Seyh Abdül Gani Nablusi (H. 1144), Hattat Seyyid Abdullah Efendi, Reisü'I - Kurra ve İmam Fil Hadis Yusuf Efendi Zâde bu devirde vefat etmiş zatlardır. Çocuğu yoktu.
SULTAN ÜÇÜNCÜ OSMAN


Babası: İkinci Mustafa
Annesi: Şehsuvar Valide Sultan
Doğumu: 2 Ocak 1699
Vefatı: 30 Ekim 1757
Saltanatı: 1754 - 1757 (3) sene

Üçüncü Osman İstanbul’da doğdu. Terbiyesi ile çok dindar olan annesi meşgul oldu. Çok cömert birisi idi. Fakirlere son derece şefkat gösterirdi. Hattatlığa çalıştı ve çok güzel yazılar yazdı. Hazreti Peygamberimizin Kademi Şeriflerini tersim ederek, yanına bir de tuğra yaptıktan sonra, Eyüp Sultan Türbesine hediye etti.



Üçüncü Osman sert asabi ve tez hüküm veren bir mizaca sahipti. Kadınlara karşı çok dikkatliydi. Sarayda gezinirken, ökçeleri çivili ayakkabı giyer, gezdikçe ayak tıkırtılarını duyan kadınlar odalarına kaçarlardı. Tahta çıktığında 56 yaşına yaklaşıyordu.

Zamanındaki mühim hadiseler şunlardır: 1755’te Haliç dondu. Aynı sene İstanbul'un yarıdan çoğunun zarar gördüğü bir yangın oldu. Bir sene sonra ikinci bir yangında da 4000'e yakın ev yandı. Birinci Mahmud'un yaptırdığı Nuruosmaniye Camii bu devirde (1755'te) ibadete açıldı.

Devrinin Şeyhülislâmları: Feyzullah Zâde Murtaza Efendi, Vassaf Abdullah Efendi, Damadzâde Feyzullah Efendi, Dürrizâde Mustafa Efendilerdir.

Üçüncü Osman 58 yaşını geçtiği bir sırada vefat etti. Cenazesi Yeni Camii yanındaki Sultan Mahmud Han'ın yanına defnedildi. (Allah rahmet eylesin.) Reisül - Hattatıyn Eğrikapılı Hoca Mehmed Rasim Efendi (H. 1169), Şeyh Ekici Mehmed Efendi, Üçüncü Osman zamanında vefat etmişlerdir.

Çocuğu yoktu.
SULTAN ÜÇÜNCÜ MUSTAFA


Babası: Üçüncü Ahmed
Annesi: Mihrimah Sultan
Doğumu: 28 Ocak 1717
Vefatı: 21 Ocak 1774
Saltanatı: 1757 - 1774 (17) sene

Üçüncü Mustafa orta boylu, iri gözlü, yassı burunlu ve siyah sakallı idi. Heybetli ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Çok iyi bir tahsil yaptı. Çok çalışkan ve cömert bir insandı. Bilhassa şiirde büyük kabiliyeti vardı. (Cihangir) mahlasıyla yazdığı şiirler pek maruftur. Meşhur Şiirlerinden birisi şudur:



Yıkılıp dur bu cihan sanma ki bizde düzele,
Devlet-i çerh-i deni verdi kamu müptezele.
Şimdi ebvab-ı saadetle gezen hep hezele,
İşimiz kaldı hemân merhamet-i Lem Yezel'e.

Astronomi ile meşgul oldu. İslâm ve Osmanlı tarihlerini gayet geniş olarak tetkik etti. Memleketine en büyük felâketin Rusya'dan geleceğini çok iyi bildiğinden, müdafaa için geceli gündüzlü çalışarak, her türlü hazırlığı yaptı. Muharebelerde sarf edilmek üzere iç ve dış hazineyi altın ile doldurmuştu. Tahta çıktığında 40 yaşında idi. Devletin büyük bir ıslahata ihtiyacı olduğunu çok iyi bilen ve bu hususta mühim hamleler yapan bir hükümdardı. Süveyş Kanalı'nı bile açtırmayı düşünüyordu. Fakat iş başına getirecek kıymetli kimseleri bulamamanın üzüntüsü içindeydi.

1766 senesinde olan zelzelede yıkılan Fatih ve Eyyüb Sultan Camilerini ve bütün İstanbul'u adeta yeniden imar etmiştir. Kara ve Deniz Mühendishaneleri onun zamanında kurulmuştur. (1764) 1768'de Rusya ile savaş başladı ve 1774 senesinde bitti. Savaş neticesinde Kaynarca Anlaşması yapıldı. Büyük ve önemli ölçüde toprak kaybı oldu. Devletin esas gerileme devri de bundan sonra başladı. Rus savaşında üzüntüsünden hastalanmış ve vefat etmiştir. Vefatında 57 yaşına yaklaşıyordu. Lâleli Camii 4 sene içinde bu devirde inşa edildi. Şeyh Abdullah Kaşkar’ı bu devirde vefat etmiştir ve Eyüp'de medfundur.

Erkek Çocukları: Üçüncü Selim, Mehmed.
Kız Çocukları: Şah Sultan, Fatma Sultan, Bekhan Sultan, Fatma Sultan, Hibetullah
SULTAN BİRİNCİ ABDÜLHAMİD



Babası: Üçüncü Ahmed
Annesi: Rabia şermi Sultan
Doğumu: 20 Mart 1725
Vefatı: 7 Nisan 1789
Saltanatı: 1774 - 1789 (15) sene

Birinci Abdülhamid İstanbul'da doğdu. Annesi ona kuvvetli bir tahsil yaptırdı. Zamanındaki mevcut tarihlerin, hepsini gözden geçirdi. Hat sanatı ile de meşgul oldu. Çok hassas ve nazik bir insandı. Zamanında birçok ıslahat ve imar hareketlerinde bulunmuştur.



Osmanlı Devleti'nin gerilemeye başladığı bir zamanda padişahlık yapması onun şahsiyetine gölge düşürmemiştir. Tahta çıktığında geleneklerin dışına çıkarak cülus bahşişi dağıtmadı. Devrindeki bazı mühim hadiseler:1775'de İran savaşı başladı ve 1779'da bitti. Tarafların kan akıtmaktan başka hiç bir menfaati olmadı.1787'de Almanya ile savaş başladı. Almanlar çok ümitlerle girdikleri bu savaşı kaybettiler.

1779'da Aynalıkavak Anlaşması yapıldı.1783'de Kırım Hanlığı sona erdi.1787'de Rusya ile yeniden savaşa girildi.1788'de Almanya'ya karşı Sebes Zaferi elde edildi. Bu zaferden sonra Birinci Abdülhamid'e Gazi unvanı verildi. Alman harbinde düşen, Özi faciası meydana geldi ki, bu kaleyi ellerine geçiren Almanlar tek fert bırakmadan sivil ve asker bütün halkı öldürdüler. 25.000 nüfusu olan Özi halkını tamamen imha ederek ellerine geçirdiler. Birinci Abdülhamid'e bu haber gelince üzüntüsünden felç oldu. Kısa bir zaman sonra da vefat etti. Vefatında 64 yaşını henüz bitirmişti. Cenazesi Bahçekapısındaki türbesine defnedildi.

Silsile-i Saadât-ı Nakşibendiyye'den Şemssüddin Habibullah (k.s.) Hazretleri (H. 1195)bu devirde vefat etmiştir.

Erkek Çocukları: Dördüncü Mustafa, İkinci Mahmud, Murad, Nusret, Mehmed, Ahmed, Süleyman.
Kız Çocukları: Esma, Emine, Rabia Alimşah, Dürrüşehvar, Hibetullah Fatma, Melikşah,
SULTAN ÜÇÜNCÜ SELİM


Babası: Üçüncü Mustafa
Annesi: Mihrişah Sultan
Doğumu: 24 Aralık 1761
Vefatı: 28 Temmuz 1808
Saltanatı: 1789 - 1807 (18) sene

Üçüncü Selim İstanbul'da doğdu. Sarayda çok güzel bir Şekilde yetiştirildi. Edebiyata ve güzel yazı yazmaya çok meraklı idi. Yazmış olduğu hat ve levhalardan bazıları cami ve türbelerde asılmıştır. Arapça ve Farsça lisanlarına fevkalade vakıftı. Çok merhametli ve nazik tabiatlı idi.


Devrinde olan mühim hadiseler: 1791’de Avusturya ile Ziştovi, 1792'de de Rusya ile Yaş anlaşması yapıldı.1793'de Nizam-ı Cedid askeri teşkilâtı kuruldu.1798'de Napolyon'un Mısır'a saldırmasıyla, Fransa ile savaş başladı. 1799'da Rusya ve İngiltere ile ittifak yapıldı. Napolyon'a karşı meşhur Akka müdafaası yapıldı. Cezzar Ahmed Paşa Mısır'da Fransızlara boyun eğdirdi. Bazı iddialara göre Napolyon bu devirde Müslüman oldu.1801'de Fransızlar Mısır'ı mecburen boşalttılar. 1802'de Fransa ile Paris Anlaşması yapıldı. Aynı senelerde Arabistan'da (Vehhabilik) isimli batıl mezhebin faaliyetleri görüldü. Vehhabiler üç ay müddetle Mekke'yi ve Medine'yi işgal ettiler. Bütün mübarek şahsiyetlerin kabirlerine hakarette bulundular, yakıp yıktılar.1806'da Sırp ihtilâli oldu ve Ruslarla savaş başladı.1807'de Kabakçı ihtilâli oldu. Bu ihtilâlle Üçüncü Selim tahttan indirildi. Bir sene sonra da 46 yasında iken şehid edildi. (Allah rahmet eylesin.)

Dini, vatanı ve milletine çok düşkün olan Üçüncü Selim, aynı zamanda şairdi. Kırım'ın Rusların eline geçtiğinde şu içli mısraları söylemiştir:

Kalalım mı kılıç altında öyle
Oturmak dinimizde var mı böyle
Esir etmiş nice tatarı bir bir
Kırım Rusya'da kalsın mı söyle
OI Moskof'tan varıp öcüm alayım
Ya düşman içre helâk olam şöyle.
Telgraf ve Litoğrafya bu devirde icad edilmiştir.

Çocuğu yoktu.
SULTAN DÖRDÜNCÜ MUSTAFA



Babası: Birinci Abdülhamid
Annesi: Ayşe Saniye Perver Sultan
Doğumu: 8 Eylül 1779
Vefatı: 16 Kasım 1808
Saltanatı: 1807 - 1808 (1) sene

Dördüncü Mustafa İstanbul'da doğdu. Yetişmesi ile annesi meşgul oldu. İyi bir tahsil yaptırdı. Diğer padişahlar gibi o da hattatlığa çalıştı. Gayet güzel yazıları vardır. Osmanoğulları içinde Beşinci Murad'dan sonra en az padişahlık yapanlardan birisidir.
Kabakçı Mustafa, Üçüncü Selim'in yenileşme hareketlerine karşı koyup mani olmak maksadı ile Üçüncü Selim'in de merhametinden istifade edince, Üçüncü Selim'i tahttan indirmişti.


Bunun üzerine asiler tarafından Dördüncü Mustafa padişah yapıldı. Asiler pek çok mühim mevkileri ellerine geçirdiler. Üçüncü Selim tarafından kurulmuş olan Nizam-ı Cedid'in ileri gelenleri Ruscuk'ta bulunan Alemdar Mustafa Paşa'nın yanında toplandılar. Alemdar Mustafa Paşa büyük bir kuvvet halinde İstanbul'a gelerek asileri temizledi ki, Üçüncü Selim'in şehid edildiği öğrenildi. Bunun üzerine İkinci Mahmud'u tahta çıkardı. Dördüncü Mustafa zamanında Ruslarla savaşa devam edildi.

Dördüncü Mustafa bir yıl iki ay saltanatta kaldı. İkinci Mahmud tahta çıkınca Topkapı Sarayının bir dairesinde oturmaya mecbur edildi. Bazı kimselerin İkinci Mahmud'u indirip, Dördüncü Mustafa'yı tahta çıkarmayı tasarlamaları üzerine, ulemadan fetva alınarak öldürüldü. Cenazesi babası Birinci Abdülhamid'in Bahçe kapısındaki türbesine defnedildi.
Vapurun icadı bu zamanda olmuştur.

Emine Sultan isminde bir kız çocuğu vardı.
SULTAN İKİNCİ MAHMUD



Babası: Birinci Abdülhamid
Annesi: Nakşidil Valide Sultan
Doğumu: 20 Temmuz 1785
Vefatı: 30 Haziran 1839
Saltanatı: 1808 - 1839 (31 ) sene

İkinci Mahmud İstanbul’da doğdu. Diğer padişahlar gibi kuvvetli bir tahsil gördü. Tahta çıktığında 23 yaşında idi. Üçüncü Selim'in, öğrenimine bizzat önem vererek yetiştirdiği kıymetli bir şahsiyetti. Hattat, bestekâr ve şairdi.(Adli) mahlasayla şiirler yazmıştır.
Cesur, temkinli, sabırlı ve azimli bir tabiata sahipti. Dağılan Nizam-a Cedid askerinin yerine Sekbân-a Cedid askeri teşkilâtını kurdu. Çok geçmeden asiler ayaklanınca, bu ocağa kendiliğinden dağıttı.


1808'de ayaklanan asiler, Alemdar Mustafa Paşa’yı öldürdüler. 1812'de Ruslarla Bükreş Antlaşması yapıldı.1813 senesinde, Mekke ve Medine'de mukaddes yerlere hakaretlerde bulunan Vehhabiler temizlendiler. Osmanlı İmparatorluğu yakılıncaya kadar bir daha huzursuzluk çıkaramayacak hale getirildiler.1821'de Yunan İhtilâli oldu. Binlerce sivil halk öldürüldü.1826'da Yunan İhtilâli bastırıldı. Yeniçeri Ocağı, Seyhülislâmın fetvası, ulema sınıfı, asker ve halkın ayaklanması ile tamamen ortadan kaldırıldı Bu olaya tarihçiler Vak'ay-ı Hayriye diye isim verdiler. 1827'de Rus savaşı yeniden başladı. 1829'da Edirne Anlaşması yapıldı. 1831 ve 1839'da Mısır isyanları oldu.

1839 senesinin Temmuz ayanda İkinci Mahmud vefat etti. Hayatı boyunca uğraşmış olduğu elim hadiselerin tesiriyle üzüntüden verem olmuş ve bu hastalıktan vefat etmişti. Cenazesi Divan yolundaki türbesine defnedildi.

İkinci Mahmud her sahada çok geniş çalışmalarda bulundu. Birçok yeni mektepler açtı. Büyük binalar inşa ettirdi. İstanbul’daki bütün büyük camilerin tamirini yaptırdı. Un kapanı Köprüsü de onun zamanında yapıldı. Mekke-i Mükerreme'de bir medrese yaptırdı ve Mescid-i Aksa'yı da tamir ettirdi. Sümbülzâde Vehbi ve Keçecizâde İzzet Molla Efendi bu devirde vefat etmişlerdir.

Erkek Çocukları: Abdülmecid, Abdülaziz, dört adet Ahmed isimli şehzade, Bayezid, Abdülhamid, Süleyman, Mehmed, Murad, Nizameddin, Mehmed, Abdullah; Osman.

Kız Çocukları: Emine Sultan, Hamide Sultan, Hayriye Sultan, Sali Sultan, Saliha Sultan, Ayşe Sultan, Atike Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan, Fatma Sultan, Mihrimah Sultan, Adile Sultan.
SULTAN BİRİNCİ ABDÜLMECİD



Babası: İkinci Mahmud
Annesi: Bezmiâlem Valide Sultan
Doğumu: 25 Nisan 1823
Vefatı: 25 Haziran 1861
Saltanatı: 1839 - 1861 (21) sene

Abdülmecid İstanbul'da dünyaya geldi. Babası ona iyi bir tahsil yaptırmak için çok titiz davrandı. Kendisi biraz zayıfça idi. Çok zeki, terbiyeli, merhamet ve şefkatli bir kimseydi. Tahta çıktığında 16 yaşındaydı. Yeni gelişmeleri çok sıkı bir şekilde takip eder ve hemen Devlet-i Aliyyede tatbik edilmesini isterdi.




Devrinde olan önemli olaylar: 1839 senesinde Gülhane Hattı Hümayunu okundu. 1846'da Mustafa Reşid Paşa Sadrazam oldu. Maarif alanında pek çok ilerlemeler oldu. Birçok meslek okulları açıldı. 1848'de Macar isyanı dolayısıyla Macaristan'dan çok sayıda ilticalar oldu. Eflak ve Boğdan'da ihtilal oldu. Mübarek yerler meselesi ortaya çıktı.1853'de Rusya harbi başladı. Sinop baskını oldu. 1854'de Ruslar karada büyük kayıplar verdiler. Meşhur Silistre müdafaası yapıldı 've Ruslar bozuldu. Yerköyü Muharebesi kazanıldı. Fransa ve İngiltere de Türkiye yanında yer aldılar ve Kırım'a çıkarma yapıldı.1855'de Sivastopol alındı. Telgraf ve demiryolu hatları yapıldı. 1856'da Paris Anlaşması yapıldı. Ruslara karşı büyük menfaatler sağlandı. Abdülmecid Dolmabahçe Sarayı'nı yaptırdı ve Ortaköy'deki Mecidiye Camiini inşa ettirdi.

25 Haziran 1861'de babası gibi verem hastalığına tutularak vefat etti. Öldüğünde 38 yaşındaydı. Fatih'teki Sultan Selim Camii avlusundaki türbesine gömüldü.

Silsile-i Saadât-ı Nakşıbendiyye'den Hâfız Ebü Said Sâhib (k.s.) Hazretleri bu devirde vefat etmiştir.

Erkek Çocukları: Ahmed, Mehmed Burhaneddin, Bahaüddin, s2üştü Mehmed, Seyfüddin, Osman, Ziyaeddin Mehmed, Abid Mehmed, Abdüssamed Mehmed, Fuad Mehmed, Nureddin, Vamuk Mehmed, Abdülhamid, Mehmed Vahidüddin, Süleyman, Kemaleddin, Nizameddin, Mehmed Reşad.

Kız Çocukları: Bedihe, Behice, Samiye, Mediha,Refia, Şehime, Sabiha, Aliye, Fatma, Cemile, Seniha, Fehime, Mühibe, Mukbile, Münire, Naime, Neyyire, Behiye.
SULTAN ABDÜLAZİZ



Babası: İkinci Mahmud
Annesi: Pertevniyal Valide Sultan
Doğumu: 8 Şubat 1830
Vefatı: 4 Haziran 1876
Saltanatı: 1861 - 1876 (15) sene

Sultan Abdülaziz İstanbul’da doğdu. Çok kuvvetli bir tahsil gören padişahın edebi kültürü de gayet genişti. Uzun boylu, değirmi yüzlü, kumral sakallı ve geniş omuzluydu. Vücudu pek iri ve heybetli idi. Cihan pehlivanları ile güreşebilecek kuvvete sahipti.



Aynı zamanda bestekâr, şâir ve ressamdı. Memleketin imarı için birçok çalışmalar yapmıştır. Yaptırmış olduğu savaş gemilerinin planlarını çoğu zaman kendisi çizmiştir.

Devrinde olan önemli olaylardan bazıları:1863'de Mısır ve 1867'de Avrupa seyahatlerine çıktı. 1868 'de Şurayı Devlet kuruldu. 1869'da Süveyş Kanalı açıldı. 1871'de Mithat Paşa sadrazam oldu. Fakat iki ay sonra, bütçede açık olduğu halde açık olmadığını söyleyip yalanı meydana çıkınca, sadrazamlıktan azledildi.1874'de Hüseyin Avni Paşa sadrazam oldu. Bir yıl sonra azledilince, bu kindar adamın kini padişaha karşı son haddine vardı. Abdülaziz çok büyük bir adam kıtlığı ile karşı karşıya bulunuyordu. Kime vazife vereceğini bilemiyordu. Hiç bir işe yaramadıkları alenen ortaya çıkmış olan Mithat Paşa, Mahmud Nedim ve Hüseyin Avni Paşaların teşvikleriyle başlayan bir nümayiş ihtilâle döndü. Abdülaziz'i tahttan indirdiler. Tahttan indirilmekle de kalmayarak intihar süsü verip zorla öldürdüler. Hâlbuki bu büyük padişah, zamanında Osmanlı Devletini, askeri bakımdan Dünyada ikinci veya üçüncü duruma getirmişti. Çok çalışkan, gayretli, dindar ve ilerisi için büyük ümitler taşıyan bu büyük Hakan, şahsiyetleri çok düşük olan bazı siyasiler tarafından, tahttan indirilmesi devletin bu kritik günlerinde felâket oldu. Bütün mal varlığı çapulcular tarafından yağma edildi.

5 Haziran 1876 senesinde şehid edildiği zaman 46 yaşında bulunuyordu. Cenazesi Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud Türbesine defnedildi.

Erkek Çocukları: Selim Mehmed, Mahmud Celaleddin, Mehmed Şevket, Seyfeddin, Sehzade Yusuf İzzeddin, Salahaddin, Abdülmecid.

Kız Çocukları: Saliha Sultan, Emine Sultan, Nazime Sultan, Esma Sultan, Emine Sultan, Fatma Sultan, Münire Sultan.
BEŞİNCİ SULTAN MURAD



Babası: Suttan Abdülmecid
Annesi: şevk efzâ Kadın Efendi
Doğumu: 21 Eylül 1840
Vefatı: 29 Ağustos 1904
Saltanatı: 1876'da (93) gün

Beşinci Murad da İstanbul'da doğdu. Değerli âlimler tarafından yetiştirildi. Şiir ve Nesir üzerinde çalışmalar yaptı. Tahta çıktığında 35 yaşında idi. Sultan Abdülaziz'i tahttan indirenler onu padişah yaptılar. Tahta çıktığı zaman akli muvazenesi tamamen bozuldu. Dünyanın en mütehassıs doktorlarına teslim edilmesine rağmen iyileşemedi.



Zamanında Osmanlı Tarihinin en büyük cinayeti işlenmiştir. Hüseyin Avni Paşa, Mithat Paşa ve kafadarları, bir başka ihtilâl olur da Sultan Abdülazizi tekrar tahta çıkarırlar korkusu ile Sultanı hapsettikleri Feriye Sarayında hunharca şehid ettiler. Bu hadiseden 11 gün sonra, Binbaşı Çerkez Hasan Olayı oldu. Bir kabine toplantısında Sultan Abdülaziz'in kayınbiraderi olan Binbaşı Hasan Bey, Hüseyin Avni'yi, Hariciye Naziri Raşit Paşa'yı ve bir de subayı öldürdü. Böylece Hüseyin Avni'den eniştesinin intikamını almış oldu. Devlet bu devrede Rüştü Paşa tarafından idare edilmekteydi. Bu sırada ise devletin en büyük felâketi olan Osmanlı - Rus Harbi başlamak üzereydi. Beşinci Murad Abdülaziz ile beraber Avrupa seyahatine çıkmış ve bilhassa Fransa'yı yakından tanır hale gelmişti. Mükemmel bir Fransızca biliyordu. Müsikişinastı. Fakat bütün bu meziyetleri tahta çıktığında bir işe yaramadı. Akli muvazenesi bozulduğu için, devletin ileri gelenleri onu tahttan indirmek mecburiyetinde kaldılar. Hayatının sonuna kadar Çırağan Sarayında oturdu. Bir müddet sonra aklı tamamen düzeldi. Hayatı Çırağan Sarayında geçti. Yine bu sarayda 64 yaşında iken vefat etti. Yeni Camii yanındaki türbeye gömüldü.

Erkek Çocukları: Mehmed Selahaddin.
Kız Çocukları: Fehime Sultan, Fatma Sultan, Hadice Sultan.
SULTAN İKİNCİ ABDÜLHAMİD



Babası: Sultan Abdülmecid
Annesi: Tirimüjgan Kadın Efendi
Doğumu: 21 Eylül 1842
Vefatı: 10 Şubat 1918
Saltanatı: 1876 - 1909 (33) sene

İkinci Abdülhamid İstanbul'da doğmuştur. Uzun boylu, buğday benizli, siyah ve sık sakallıydı. Kaşlarının üzeri hafifçe çıkıntılı ve gözleri de siyahtı. Devrinin en kıymetli âlimlerinden, çok iyi bir tahsil yaptı. Kuvvetli bir hafıza ve basirete sahipti. Gayet güzel ve düzgün konuşurdu. Deha derecesinde bir siyasete sahipti. Aynı zamanda çok cesur bir padişahtı. Spor yapmaktan hoşlanırdı. Gayet güzel silah ve kılıç kullanırdı.



Son derece takva idi. Tasavvufa ait geniş bilgisi vardı. Padişahlığı zamanında yıkılmak üzere olan devleti ayakta tutacak en iyi tedbir ne ise onları hiç tereddüt etmeden yerine getirdi ve devletin yıkılmasını tam 33 sene geciktirdi. Devrinde yapmış olduğu işleri, bazı aydın geçinen tabaka hariç, herkes takdirle karşılıyordu. Aleyhine her türlü iftiralar en kötü isnatlar uyduruluyor ve Avrupa devletlerinin himayesinde yaşayan çeyrek aydın bile olamayanlar gazetelerinde, durmadan bu iftira ve isnatları yazıyorlardı. Hiç yılmadan ve bıkmadan Devlet-i Aliyyeyi 33 sene idare etti.

Dünya savaşın çıkacağına inanıyor, çıktığında ise Osmanlı Devletini kurtaracak şeyin, ancak denizlerde kuvvetli bir devletin yanında savaşa katılmak olduğunu düşünüyordu. Tahttan indirildiğinden hemen sonra bu görüşünün tam zıddı yapılmış koca devlet de tamamen yıkılmıştı. Prens Bismark'a göre 100 gram aklın 90 gramı Abdülhamid Han'da, 5 gramı kendisinde, 5 gramı da diğer siyasilerdedir. En büyük talihsizliği devleti en kötü şartlar altında eline almış olmasıdır. Tahttan indirildikten sonra zaman ilerledikçe, aleyhinde olup da pişman olmayan hemen hemen kalmamış gibiydi. Son derece dindar ve namuslu idi. Zevk ve sefaya düşkün değildi. Abdestsiz olarak hiç bir devlet işine imza atmadığı meşhurdur. 1908 senesinde düzmece bir irtica olayı bahane ederek tahttan indirdiklerinde yüksek bir veli derecesinde olan Büyük Hakan: "Bu Cenabı Hakkın takdiridir." Diyerek elinde muazzam kuvvetler olduğu halde müdahale bile etmeden tahtını terketmiştir.

Tahttan indirilmesinde birinci derecede Yahudilerin rolü vardı. Çünkü daha o zamanlar Yahudiler Filistin'den toprak istemişler, Sultan Abdülhamid de reddetmişti. Siyasi ve diplomatik hadiselerin en çok olduğu devir şüphesiz Abdülhamid Han devridir. Bu büyük padişaha, bütün tarihi hakikatler ortaya çıkmış olmasına rağmen, hala iftira edenlere rastlamak mümkündür. Tahta çıktığında, amcası Sultan Abdülaziz'in intihar edip etmediğini tesbit etmek için bir mahkeme kurdurmuş ve kurulan bu mahkemede; Hüseyin Avni, Mithat Paşa ve daha bazılarının öldürttüklerini tesbit ettirmiş. Bunun üzerine Mithat Paşa'nın idam edilmesini, Gazi Osman Paşa ve Ahmed Cevdet Paşa gibi büyük dâhiler bile istemiş olmalarına rağmen idam cezasını müebbet hapse çevirmiştir.

Yeryüzünün son bağımsız Müslüman Türk Devletinin Hükümdarı İkinci Abdülhamid'e Cuma selamlığında camiden çıkarken atılan bombanın fitilini bir şahıs değil, koca bir ehlisalip cephesi ateşlemişti. O gün gaflet içinde bulunan bazı aydınlarımız, bu arada şâir Tevfik Fikret suikastçının şahsında ehlisalip cephesine kaside yazıyorlardı. Çocuğu Halük'a verdiği terbiye ile onu ancak papaz yapabilen bir şâirin bu açık ihanet vesikası çok acıdır.

Abdülhamid neler yapmıştır:
Polis teşkilâtını geliştirdi. Komiserlik ve başkomiserlik makamlarını ihdas etti.

Savcılık müessesesini kurdu. Ceza ve Ticaret usulü kanunlarını çıkarttı.
Askeri dikimevleri, tersaneler, feshaneler kurdurdu.

İstanbul, İzmir limanlarını tesis etti.

Taht'a çıktığı zaman 252 milyon altın borcumuzu taht'ı bıraktığında 30 milyon altına indirdi.

Hereke Halı ve Dokuma, Beykoz Deri, Yıldız Çini, Cibali Tütün, Yedikule İplik ve Havagazı, Kireçburnu Tuğla, Çubuklu Carrı, Istınye Buz Fabrıkalarını işletmeye açtı.

Zirai alanda haralar, örnek çiftlikleri tesis etti. Ziraat, Baytar, İpek böcekçilik, Halkalı Ziraat, Orman ve Maden, Ticareti Bahriye, Mülkiye, Hukuk, Sanayii Nefise, Tıbbiye, Ticaret ve Hendesei Mülkiye, Dârü' I-muallim, Dârülfünian gibi her dereceden okulları açtırdı ki bugün hepsi kullanılmaktadır.

Köylerdeki ilkokulların dışında 300 tane ortaokul açtırdı ki bu okullarda yabancı dillere kadar birçok yeni dersler okutuluyordu.

Arkeoloji, Askeri Müze, Yıldız Müzesi, Yıldız ve Beyazıt Kütüphaneleri yine o devirde açıldı.

Gureba Hastanesi, Hamidiye Etfal Hastanesi, Yıldız Askeri Hastanesi o devirde hizmete girdi.

Kuduz Müessesesi o devirde açıldı, bugünkü Darülâceze yine o devirde hizmete girdi.

Hamidiye çeşmeleri ve Terkos Su Şirketini yine Abdülhamit kurdurdu ve Kırkçeşme ile Halkalı Suları'nın ıslahı yine Abdülhamid'e nasip oldu.

Tahttan indirildikten sonra Selanik'e sürülmüş, birçok işkenceler yapılmış ve Selanik'in düşman işgali altında kalma ihtimali çıkınca İstanbul'a Beylerbeyi Sarayı'nda oturmaya mecbur edilmiştir.

Büyük Hakan 1918 senesinin 10 Şubat'ında bu sarayda hayata gözlerini yummuş, Divanyolu'ndaki Sultan Mahmud Türbesine, amcası Sultan Abdülaziz ile dedesi İkinci Mahmud'un yanına defnedilmiştir. Vefatında 75 yaşını 4 ay geçiyordu. Cenazesinde en hareketli aleyhtarları bile ağlamışlardır. (Allah rahmet eylesin)

Erkek Çocukları: Mehmed, Selim, Abdülkadir, Ahmed Nuri, Mehmed Burhaneddin, Abdürrahim, Ahmed Nureddin, Mehmed Âbid, Ahmed.

Kız Çocukları: Ulviye Sultan, Zekiye Sultan, Naime Sultan, Naile Sultan, Ayşe Sultan, Refia Sultan, Sadiye Sultan.
SULTAN MEHMED REŞAD



Babası: Sultan Abdülmecid
Annesi: Gülcemal Kadın Efendi
Doğumu: 2 Kasım 1844
Vefatı: 3 Temmuz 1918
Saltanatı: 1909 - 1918 (9) sene

Beşinci Mehmed Reşad İstanbul'da doğdu. Orta boylu, mavi gözlü ve beyaz tenli idi. Şiirle de meşgul oldu. Fakirlere ve hastalara çok yardım ederdi. Tarih kitaplarını okumaktan zevk alırdı. Çok kuvvetli bir hafızaya sahipti. Babası onun tahsiline çok ehemmiyet verdi. Daha ziyade şark ilimleri ile meşgul oldu. Sultan Devrinde idareye hiç tesiri olmuyordu.



Daha ziyade devlet paşaların ellerindeydi. Meşrutiyet ilân edilmiş ve Meclis-i Mebusan kararı müessir olarak bulunuyordu. Bu devirde 1910 senesinde Arnavutluk isyanı bastırıldı. 1912'de Balkan Harbi başladı.1914'de Almanların safında, Birinci Dünya Savaşına girildi. 1915'de Müttefikler hemen bütün taarruzları durdurdu. İngilizler ve Fransızlar Çanakkale'de 130.000 ölü verdiler. 1916'da Çanakkale'yi geçemeyeceklerini anlayan İngiliz ve Fransız kuvvetleri çekildiler. 1917'de yapılan antlaşma ile Rusya, Kars, Batum ve Ardahan'dan çekildi.

1918 senesinin Temmuz ayında Beşinci Mehmed Reşad vefat etti. Vefatında 73 yaşını geçiyordu. Eyüp Sultan'daki türbesine gömüldü. (Allah rahmet eylesin)

Erkek Çocuklan: Mehmed Necmeddin, Mehmed Ziyaeddin, Ömer Hilmi.
Kız çocuğu olmamıştır.
SULTAN MEHMED VAHİDUDDİN



Babası: Sultan Abdülmecid
Annesi: Gülistü Kadın Efendi
Doğumu: 2 Şubat 1861
Vefatı: 15 Mayıs 1926
Saltanatı: 1918 - 1922 (4) sene

Mehmed Vahidüddin de İstanbul'da doğmuştur. Orta boylu, zayıf fakat kuvvetli bir vücudu vardı. Kıymetli ulema tarafından iyi bir tahsil yaptırıldı. Tahta çıktığında Osmanlı Devleti en kötü günlerini yaşıyordu. Birinci Dünya Savaşında kendi cephelerimizde gâlip gelmemize rağmen yenik çıkmıştık.



En ağır şartları ihtiva eden Mondros ve Sevr anlaşmaları yapıldı. Devletin tamamen elden çıktığını gören padişahın yüksek seviyede bir gizli toplantı yaparak zamanının kabiliyetli subaylarına, Anadolu'ya geçip milleti istilâcılara karşı ayaklandırıp teslim olmamalarını tavsiye ettiği söylenir. Anadolu'da Milli kıyam harekâtı oldu. Milli Meclis teşekkül etti. Yeni meclis Padişahlığı kaldırarak, Cumhuriyet idaresini kabul etti. Zaten İstanbul işgal altında idi. Padişahın elinde ne bir kuvvet ve ne de bir selâhiyet vardı. Padişahlığın kaldırılması ve Osmanlı Hanedanına yapılan tenkitlerin son hadde varmasıyla İstanbul'dan, dolayısıyla Türkiye'den ayrıldı.

641 senelik Osmanlı Hanedanının son üyesi, son padişahı ve Müslümanların yüzüncü halifesinin bu ayrılışında sene 1922 idi. Avrupa'nın birçok yerlerine uğradı. Pek çok yerden oturma teklifi aldı. Fakat hiç kimsenin gizli gayesine alet olmadı. Nihayet İtalya'nın San Remo şehrinde oturmaya karar verdi. Vefatına kadar orada kaldı. Hayatı maddi sıkıntılar içinde geçti.

15 Mayıs 1926 tarihinde vefat etti. Cenazesi Türkiye'den istenmediği için Türkiye'ye getirilemedi. Borçları bulunduğundan tabutuna haciz kondu. Suriye Devlet Başkanı cenazeye sahip çıktı ve tabutu Suriye'ye getirtti. Şam'da Sultan Selim Camii avlusuna defnedildi. Vefatında 65 yaşında idi. Defnedildiği mezarlık 1965 senesinde park haline getirildi. Şimdi mezarının da kat'i olarak nerede olduğu belli değildir.

Son padişahın şeyhülislamları: Musa Kazim Efendi, Dağıstanlı Ömer Hulusi Efendi, Hayderi Zâde ibrahim Efendi, Mustafa Sabri Efendi, Dürri Zade Abdullah Efendi, Medeni Mehmed Nuri Efendi.
Sadrazamları: Talat Paşa, izzet Paşa, Ahmed Tevfık Paşa, Damad Ferid Paşa, Ali Rıza Paşa, Hulusi Salih Paşa ve Tevfik Paşa.

Erkek Çocukları: Mehmed Ertugrul Efendi.
Kız Çocukları: Rukiye Sultan, Sabiha Sultan, Fatma Ulviye Sultan.
Sayfa hakkında
 
Sitenin yapımı henüz tamamlanmamıştır.Sitemizin kurucularının msn'si herkesbaksin.tr.gg@hotmail.com'dur
Facebook beğen
 
Saat
 



More Cool Stuff At POQbum.com

Google
 


Web'te Türkçe

Takvim
 
 
Bugün 2 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol